• ROTA
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Kadın cinayetleri, tren faciaları, ekonomik intiharlar… Hiçbiri politik değil

17/12/2019 17:48


HÜRREM SÖNMEZ

Şilili kadınların bütün dünyaya dalga dalga yayılan eylemi Las Tesis, önceki gün CHP’li kadın milletvekilleri tarafından Meclis’te de tekrarlandı.

Lakin aileden sorumlu bakan Fatma Betül Sayan’ı derinden yaralamış bu eylem. Zira bazı şeyler varmış ki siyasete konu edilemezmiş, gülerek konuşulamazmış, kadın cinayetleri de böyleymiş. Eski kadından sorumlu bakan Betül hanımı, kadınların öldürülmesi değil de ölen kadınlar için Meclis çatısı altında eylem yapılması yaralamış. Tıpkı içişleri bakanının emrindeki polislerin cinayetlere değil ‘Cinayetleri önleyin’ diyen kadınlara müdahale etmesi gibi.


Betül hanımın da bir dönem bakanlık koltuğunda oturduğu hükümetin görev süresi zarfında 2016 yılında 328, 2017 yılında 409, 2018 yılında 440 kadın öldürülmüş. Ama tabii ki bu siyasetin konusu değil, kadın cinayetlerini siyasete alet etmemek lazım!

Daha önce de yoksulluk kaynaklı intiharları siyasete alet etmememiz gerektiği bildirilmişti. Yoksulluk kaynaklı intiharlar siyasetin değil, psikoloji biliminin konusu olmalı; çünkü ekonomide bir bozukluk yok aslında. İntihar edenlerin psikolojisini düzeltmek kâfi.

Kadın cinayetleriyle de siyasetçilerin ilgilenmesi uygun düşmüyor olsa gerek ki Betül hanım siyasete alet edilmemesini istemiş. Eylemleri de eğlence sanıyor olmalı. 

Gördüğümüz kadarıyla kadın meselesi yargıyı ve adalet bakanını da çok ilgilendirmiyor. Her kadın cinayetinden sonra müteessir oluyorlar ama kadınlar öldürülmeye devam ediyor.

Şu durumda muhatap Diyanet İşleri Başkanlığı olabilir belki bilemiyorum. Yaratıcı videolar çekerler hiçbir masraftan kaçınmayarak. Hanım çayı getirir, bey alır, dış ses konuşur, “Çay demini iyi almamış diye evde tadınızı kaçırmayın” filan gibi mesajlar verilebilir. Cuma vaazına kadınların öldürülmemesi gerektiği notu eklenir. Kadınlar ölmesin diye hep birlikte dua edilir, siyasetin konusu olmadığına göre ibadetin konusu olabilir.

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül 10 Aralık İnsan Hakları gününün dünyanın muhtelif yerlerindeki insan hakları ihlallerinin ve zulmün konuşulduğu son insan hakları günü olmasını temenni etti. Biz de o ülkelerde yaşamadığımız için sevindik içten içe. Bakanın İnsan Hakları Eylem Planı ve muhtelif yargı reformlarını anlattığı sırada Ordu’da öldürülen Ceren Özdemir cinayetine dair iddianameyi okuyordum. Cezanın bir amacı suç işleyen kişinin ıslahı ve yeniden topluma kazandırılmasıdır bilindiği üzere. Ceren Özdemir cinayetine ilişkin iddianameyi okuyunca hayretle gördüm ki bizim aslında son derece insancıl, daima insan hak özgürlüklerinden yana bir infaz rejimimiz varmış! 

Gerçi tek başına hayatını sürdüremez, tuvalete dahi gidemez durumda olduğu halde tahliye edilmeyen yaşlılar, doğum yapar yapmaz bebeğiyle birlikte lohusa iken tutuklanan kadınlar, ölüm anına kadar asla serbest bırakılmayan hasta mahpuslar, yüksek güvenlikli cezaevlerinde tutulan siyasetçiler, yazarlar filan olduğunu biliyoruz ülkemizde elbette ama onları kadın katilleri ve çocuk tecavüzcüleriyle bir tutmamak gerekiyor anladığım kadarıyla. 

Tehlikeli fikirlere sahip olmak ve bu fikirlerini toplumla paylaşmak suretiyle devlete karşı suç işleyenlerle kadınları öldürenler, çocuklara tecavüz edenler bir olur mu? İlki daha tehlikelidir daima değil mi? O yüzden idarecilerimizin hoşlanmadığı fikirlere sahip kişilerin mutlak surette en ağır koşullarda tutulması gerekir. İkinci gruptakiler münferit hadiselerdir ve bu kişilere azami şefkatle yaklaşılması daha münasiptir. Çünkü ilk gruptan farklı olarak devletini milletini seven, örfüne kültürüne bağlı insanlardan çıkar bunlar çoğunlukla; şeytana uymuş, kader kurbanı olmuşlardır. 

Ceren Özdemir’i öldüren sanık, istisna gerçi bu anlamda. Öldürerek mutlu olduğunu söyleyen sanık, iddianamedeki ifadesine göre, madde bağımlısı ve 2005 yılında 13 yaşında bir erkek çocuğu karnından bıçaklamış. Ordu Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan ve hüküm giydiği dava 2006 esaslı, yakalanması biraz zaman almış anlaşılan o ki.  Kasten öldürmeye tam teşebbüsten 20 yıl hapis cezasına çarptırılmış. 2018 yılının şubat ayında Rize’de kapalı cezaevinde yatarken açık cezaevine geçmeye hak kazanmış. Ancak açık cezaevine teslim olmayarak firar edip Ordu’ya gelmiş. Sonra yakalanmış ve Eyfirli’de kapalı cezaevine teslim edilmiş. 28 Ekim 2019 tarihinde tekrar açık cezaevine geçmiş. 30 Kasım 2019 tarihinde gece 22.00 sıralarında açık cezaevinden duvardan atlayarak firar etmiş.  Sonrası malum… 3 Aralık akşamı Ceren’i evinin kapısında öldürüyor. 

Tekrar edeceğim: 2018’in şubat ayında cezaevinden firar eden ve kasten insan öldürmeye tam teşebbüsten mahkum olmuş bir kişi, firarından 1.5 yıl sonra tekrar açık cezaevine geçebiliyor. İki gün sonra duvardan atlayarak kaçıyor ve genç bir kadını bıçaklayarak öldürüyor. Madde bağımlısı olduğuna, psikolojik problemler nedeniyle askerlikten muaf tutulduğuna dair rapor var dosyasında ama fark etmiyor; kimse o raporları okuma ihtiyacı duymaz bu ülkede nasılsa. 

Sanığın savcılıktaki ifadesini de okumamaları ihtimaline binaen yazayım: Ceren’den önce takip edip adresini öğrendiği başka bir genç kadın varmış, “Cezaevinden çıktıktan sonra onu öldüreceğim” demiş. Yani üç beş sene sonra yine yarı açık cezaevine geçirilecekse hatırlatmış olalım. 

Yanlış anlaşılmak istemem. Cezaların ve koruma tedbirlerinin infazının amacına uygun şekilde, suçla orantılı olmasını ve suçlunun topluma kazandırılmasını savunan taraftayım ama suçlunun ıslahı ve bunun gözlemlenmesi de devletin görevlerindendir.  Çünkü devletin yaşam hakkının korunmasına ilişkin yükümlülüğü sadece bu hakkı ihlal etmemekten ibaret değildir, üçüncü kişilere karşı korumayı da kapsar. Yani bu devlet Ceren’in yaşam hakkını korumak zorundaydı, ceza infaz rejimini “Pişman değilim zevk alarak öldürdüm, çıkınca yine birini öldürürüm” diyen birini teşhis ve tedavi edebilecek, o insandan Ceren’i koruyacak biçimde düzenlemek zorundaydı.

Sabah pazarda cumhurbaşkanına hakaret etti diye ihbar edilen yaşlı kadını akşam olmadan gözaltına alabilecek kadar görev bilinci yüksek savcılarımız, Facebook hesabından iktidarı eleştiren gençleri hiç vakit kaybetmeden yakalayabilecek maharette kolluk görevlilerimiz olduğunu biliyoruz bu ülkede. Cezaevinden kaçmış bir cinayet hükümlüsü varken, üç gün boyunca markette hırsızlık yapan, otel görevlisini tehdit eden, bıçak satın alan, silah arayan, veterinere eter soran bir kişi Ordu gibi küçük bir yerde hiç dikkat çekmiyor, birini öldürene kadar yakalanamıyor. Çünkü yakalanması gibi bir zorunluluk hissedilmiyor. Bir insanın hayatı, bu ülke vatandaşlarının hayatı devlet büyüklerinin korunması gereken itibarı kadar önem arz etmiyor. 

Sayın adalet bakanı, “Yargı için çok önemli adımlar atacağız, insan hakları alanında eylem planımız var” diyor. Gerçekten yargı için, insan hakları için bir şey yapma iradesinde ise çok geriye gitmeden bu açıklamayı yaptığı gün olan bitene bakabilir. Ceren Özdemir cinayetine ilişkin iddianameyi okuyabilir örneğin, devletin Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında ‘koruma ve önlem alma yükümlülüğü’ne dair iyi bir hatırlatma olabilir.

Veya Çorlu tren faciasında ölen Oğuz Arda Sel’in dedesini dinleyebilir duruşma sonrası yapılan açıklamada.  Torununu kaybetmiş ciğeri yanan bir dede var orada, “Nerede adalet” diye soruyor. Belki Sayın adalet bakanına idarenin eylemlerindeki kusur ve ihmaline ilişkin sorumluluğu üstüne düşünme imkânı sunabilir.

776 gündür tutuklu Osman Kavala’nın yasal dayanak olmaksızın, keyfi bir şekilde özgürlüğünden yoksun bırakıldığına ve derhal serbest bırakılması gerektiğine dair AİHM kararını da okuyabilir elbette.

Yargıya güven oranlarına bakabilir sonra. Neden memlekette polise, savcıya değil de Müge Anlı’ya daha çok güvenildiği sorusunu sorabilir belki kendisine. Sadece bakan değil elbette, o kürsülerde oturan yargıçların, yargının parçası herkesin kendisine dönüp sorması gerekir: “Biz burada neyi müdafaa ediyoruz, kimi temsil ediyoruz?” 

Gerçi Betül hanımın uyarısını unutmamak, bunları politikaya konu etmemek gerekiyor. Kadın cinayetleri politik değil, tren faciaları politik değil, ekonomik intiharlar politik değil…

Ya biz yanlış biliyoruz politika nedir, ya da birileri gözümüzün içine baka baka yalan söylüyor ısrarla… Zira Betül hanıma bakacak olursak bu ülkede başımıza gelmiş veya gelecek hiçbir şey politik değil. 

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Hürrem Sönmez

SON HABERLER

Elon Musk’ın üst düzey yöneticisinden ikizleri varmış

Tesla ve SpaceX'in kurucusu ABD'li milyarder Elon Musk'ın, geçen yıl bir … Devamı...

Netflix dizisinin yıldızı, çocuğun cinsel istismarı suçundan 12 yıl hapis cezası aldı

Netflix’in belgesel serisi ‘Cheer’ın yıldızı Jerry Harris çocuklara … Devamı...

Erdoğan’dan yerli otomobilin ‘beş babayiğit’ine bedelsiz taşınmaz kıyağı

Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu AŞ'nin (TOGG) Bursa Gemlik'te üretim … Devamı...

El konduğu iddia edilen Rus gemisi Türkiye’den ayrıldı

Ukrayna'nın Türkiye'den el koymasını istediği ve çalıntı tahıl taşıdığı … Devamı...

Altı şirketin anketlerinin analizi: AKP eridi, İYİ Parti sıçradı, CHP bazılarında birinci

ANIL CAN TUNCER @tunceranil [email protected] Altı araştırma … Devamı...

Sekiz kamu-özel işbirliği projesine verilen Hazine garantisi 16,5 milyar dolar

Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın 2021 kamu maliyesi uygulamalarına yönelik … Devamı...

Avcılar sahilinde yedi tekne yandı

İstanbul Avcılar sahilinde bir teknede çıkan yangın, diğer teknelere de … Devamı...

‘Sağlıkta reform’un faturası: 10 yılda 110 bin şiddet olayı

MESUDE ERŞAN @mesudersan [email protected] Sağlıkta şiddet … Devamı...

Anket: ‘Geçim şartları kötüleşti’ diyen AKP seçmeni hangi partiye oy verecek?

MetroPOLL anketine göre son bir senede geçim şartlarının kötüleştiğini … Devamı...

Erdoğan, SEDDK başkanını ve yöneticilerini görevden aldı

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve … Devamı...

Sayın muhalefet, hiç olmazsa ‘Laiklik uf oluyor’ diyebilseniz!
AKP o hale geldi ki yanına kimi koysan demokrat görünüyor

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1710 gündür hapiste

YAZARLAR

Dört yaşındaki Afgan çocuğun bir ismi de vardı…

Murat Sevinç

Oyun büyük yeğen

Bahadır Kaynak

Neden bu kadar öfkeliyiz?

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Sedat Peker meselesi ve içine düştüğümüz sefalet

Levent Gültekin

Türkiye demokrasisinde siyasetçilerin halktan uzaklaşmaması mümkün mü?

Murat Sevinç

AKP neden oy kaybediyor?

İhsan Dağı

Cüneyt Arkın’ın ardından: Baş ucundaki ekmeğe bakarak uyumak

Azime Acar

GÜNÜN 11’İ

Kaan Sezyum: Geleceğe yolculuk

Elçin Poyrazlar: Otokrat rejimler göç taşeronlarının en güçlü adayları

Deniz Zeyrek: Seçimleri kim kazanır? Boş Tencere Partisi

Esfender Korkmaz: Patlayan ihracat değil, dış ticaret açığı

Mehmet Açar: NBA kadar sokak basketboluna da güzelleme yapan bir film ‘Hustle’…

Şeref Oğuz: Enflasyon seçim sonrasında zirve yapar

Oğuz Demir: Bahsettikleri küresel enflasyon yüzde 10-15 bandında

Bahadır Özgür: 20,6 milyar liralık vurgunun paravan ağı

İbrahim Kahveci: Geçmişten tek fark iktidarın yıkımı başarı olarak satması

Zeki Gül: SGK, hekimin yazdığı ilaçları değil, en ucuzunu karşılıyor

Barış Pehlivan: Erdoğan, İstanbul’a Adil Karaismailoğlu’nu düşünüyor

‘Friends’in yaratıcısı kendisiyle hesaplaşmaya devam ediyor: ‘Chandler’ın babasına’ baba dememeliydik

Mevsimlik işçinin tülbentle yaptığı mesai başladı

‘Stranger Things’ yıldızı uygulamadan tanıştığı eşi Lily Allen’a aşık olduğu anı anlattı

Aşırı doz D vitamini hastanelik etti

Mavi yüzgeçli orkinoslara ‘çipli’ takip

Sahnede bayılan Carlos Santana hastaneye kaldırıldı

Kütüphaneden aldığı kitabı 46 yıl gecikmeli iade etti

Trafo merkezine giren yılan 10 bin hanenin elektriğini kesti

Sarıyer’deki balıkçıda sergilenen amforalara el kondu

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • E-mail
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi