Gezi eylemleri sırasında ‘üzerleri çıplak, deri eldivenli 70-100 kadar adamın’ başörtülü bir kadına saldırdığı iddiası, geçtiğimiz hafta yayımlanan görüntülerle boşa çıkmış görünüyor. Görüntülerin ‘montajlanmış’ veya ‘eksik’ olduğu savını destekleyen somut bir kanıt ortaya çıkmış değil. Ancak Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra hükümete yakın köşe yazarları, bu iddiayı sürdürmekte ve görüntüleri inandırıcı bulmayanlara sert tepki göstermekte ısrarcı:
ELİF ÇAKIR (Star): Yalancı Elif özür dileyecekmiş… Dahası yargılanacakmış… Dahası gazetecilik etiklerini al üst etmiş! (CHP’li vekil Oğuz Oyan örnek bir davranış göstererek savcılıkta soluğu almış bile!) Yok ya… Bu ne olduğu belli olmayan görüntülerle ‘o gencecik anneyi bir kez daha linç edenler’ özür dilemeyecek de ben dileyeceğim öyle mi? Gidin işinize.
NİHAL BENGİSU KARACA (Habertürk): Z.D.’ye yapıldığına inandığım şeyler konusunda yanıltıldıysam başkalarının yanıltılmasına istemeden alet olduğum için özür dilemem gerekir, biliyorum, emin olun ikna olursam bunu yaparım. Ama o noktada değilim. Bu ülkede bir kadının genel eğilimi ‘şiddet’ gördüğü halde ‘görmedim’, tacize uğradığı halde ‘uğramadım’ demektir çünkü, tersi değil. Bir kadının ciddi bir şiddete maruz kalmadan polise gidip ifade vereceğini, savcılık başvurusu yapacağını düşünmüyorum. Ortada bir kandırmaca olduğunu düşünmem için gizlenmiş, zaman ayarlı bombaya dönüştürülmüş, bolca kör noktası bulunan, misal Z.D.’nin görünmediği kareler barındıran, net olmayan, servis ediliş şekli son derece şüpheli kayırlardan fazlasına ihtiyacım var.
HİLAL KAPLAN (Yeni Şafak): Z.D. başı açık bir kadın, kayınpederi CHP’li bir belediye başkanı, sahip çıkan kişi de Kemâl Kılıçdaroğlu olsaydı, kimse MOBESE fetişizmine dûçâr olmayacaktı… Sanki memlekette on yıllardır süren, cumhuriyetin ilk 80 yılı boyunca resmî politika olarak benimsenmiş bir başörtüsü ırkçılığı ve bunun gururlu failleri yoktu… Sanki Gezi eylemcilerinin hepsi yedi tas kutsal suyla yıkanmış meleklerdi ve hepsine kefil olmak her Gezicinin üzerine vazifeydi… Sanki Z.D.’nin yaşadıkları yalanlansa, mesela Taksim metrosunda ‘senin gibi böcekleri ezmekten geliyorum’ diyerek başörtülü kadının üzerine yürüyen Gezici ve benzerleri buhar olup havaya karışacaktı… Gezi’yi âdeta seküler bir hac mekânıymış gibi kutsayanlar, bir karış ötelerinde gerçekleşen tacizleri görmemeyi seçtiler. Zira yan yana durmak zorunda hissettikleri gruplar süzme faşistti ama ‘uzun adam’ı yıkmak için her yol mübahtı.
SİBEL ERASLAN (Star gazetesi): Ya aylar sonra ortaya çıkartılan, sürüme sunulan son videoya ne demeli? Develioğlu ailesi adeta yalvarırcasına şahit ve görüntü delili ararken, susanlar, kameralar bozuktu diyenler… Şimdi aylar sonra ne olduğu belli olmayan bu görüntüleri çıkartarak kimden öç alıyorlar? Bu ne kadar kötücül bir iştir böyle, bundan kime ne hayır gelir ki? Kim, ne kazanabilir bir kadının haysiyetiyle, bir bebeğin canıyla uğraşmaktan elinize ne geçer?
“Zehra konuşsun!” diyorlar. Bense tüm bu yaşadığımız vicdan körleşmesinin, onun “konuşmama hakkı”nı tahkim ettiğini düşünüyorum.