Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Dün gece rüyamda aksakallı bir dede gördüm. Dede dediysem, lafım gelişi, 46,47 yaşlarında bir genç. Saçlar gitmiş, kafa ful kel, kirpikler, sakallar bembeyaz. “Bu ne hal?” dedim. “Abi ülkenin durumu belli işte, her hafta başı birileri kendilerini fakirlikten, fukaralıktan raylara atıyor, köprüden atıyor, vallahi bala g*te yaşıyoruz şu hayatı.” dedi…
Şimdi böyle denince insan hak vermeden edemiyor. Çocuğuna yemek bulamadığı için intihar eden anneleri filan düşününce içim ürperdi gece gece. Rüyamda, evin içinden göreceli sıcak yatağımda olmama rağmen bir titreme, bir serinlik geldi. Arada da doğalgaza %300 zam gelmiş zaten. Neyse ki kalın giyiniyorum, çoluğum çocuğum da yok, soğuktan bir şey gelir mi başlarına diye düşünmüyorum.
Nasıl olsa vergilerimiz başımızdaki parazitlere gidiyor, konvoy oluyor gazlıyor, uçak oluyor uçuyor. Bize gelince de ikinci el kazak altına içlik, üzerine kalın fitilli kadife pantolon. Bütün memleket neredeyse evsiz gibi giyiniyoruz kışları. Sokaklarda renk yok, herkes gri, siyah, koyu kahverengi giymiş. Ayaklardaki potinler delik deşik, az bir yağmur yağdı mı, parmaklar kıvrıla kıvrıla, üşüye üşüye bir hal oluyor.
Neyse 20 küsur yılda üşümeye, adaletsizliğe, hırsızlığa, haksızlığa açgözlülüğe alıştık… Yani aklım almıyor. Kendilerinden sonra gelecek 20 nesli besleyecek paraları, servetleri var, hala kene gibi kanımızı emmek, daha çok kazanmak, daha da güçlü olmak istiyorlar.
İnsan arkadaşını seçiyor ama işte yöneticisini seçemiyor bizimki gibi diyarlarda…