
H. AYHAN TİNİN
Sanat da var / Fotoğraf
insanatinart@gmail.com
Seneca yaşamı bir tiyatro oyununa benzetir.
“Önemli olan oyunun uzun sürmüş olması değil, iyi oynanmış olması” der.
Herkes için iyi olanın ne olduğu farklıysa da ünlü düşünürün amaçladığı; insanın kendi istediği hayatı kendi kural ve ilkeleriyle yaşayabilmesidir…
Bu şanslı azınlığın tanımına kaç kişi girer bilinmez.
Ancak çocukluğunun hayallerinden yola çıkan, fakat bu hayalini müthiş bir çalışmayla besleyen; Türkiye coğrafyasını, Türkiye ve Dünya’dan hayata imza atan yüzleri siyah beyaz karelere saklamayı beceren bir insan var ki… Tam da ünlü düşünür Seneca’nın tanımına oturuyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Beyoğlu’nda doğan Mıgırdıç fotoğraf sanatçısı olmak hayaliyle yola çıkmamıştı.
Tiyatro oyuncusu, oyun yazarı ya da yönetmen olmayı düşlüyordu.
Bu amaçla Muhsin Ertuğrul’un rahle-i tedrisatına girmiş, ilk önemli derslerini burada almıştı.
Ancak çocukluk yıllarının sinema mabedi İstiklal Caddesi, harçlığını çıkartmak için çalıştığı film stüdyoları, hayatın sihrinin tek tek anlardan oluştuğunu gördüğü film pelikülleri, yıllar sonra ortaya çıkacak bambaşka bir tutku saklamıştı içinde…
Öyle bir tutku ki onu yıllar sonra Dünya’nın saygı duyduğu ünlü Türk fotoğraf sanatçısı Ara Güler olmasını sağlamıştı.
Ama o kendisini asla sanatçı olarak kabul etmemiş, ‘Sanatçı’ diyenlere gülüp geçmiş, hatta ona çok yakışan salvolu cevaplar vermişti.
1950’den başlayıp 2018’in bir ekim günü hayatını kaybedene dek kendini ‘foto muhabiri‘ olarak tanımlamıştı.
Bütün İstanbul’u ama en çok ömrünü geçirdiği Beyoğlu ve çevresini fotoğraflamıştı.
Siyah-beyaz fotoğrafları görüntüler değil hikayelerdi… Hem de ne uzun ne anlamlı hikayeler…
Değerli usta Çetin Altan ile hazırladıkları unutulmaz röportaj dizisi (Kitap olarak da yayınlandı) ‘Al Gözüm Seyreyle İstanbul’ bugün bir Bab-ı Ali kültüdür.
Beyoğlu Kültür Yolu Festivali kapsamında Ara Güler Müzesi yeni bir sergiyi dün itibarıyla hayata geçirdi. ‘Denize İnen Yol.’
Tamamı Ara Güler ustanın fotoğraflarından oluşan serginin yeri Galataport.
İstanbul’un en bilinen fakat zamanın hiçbir eşiğinde değerini yitirmeyen Tophane, Karaköy, Galata, Galata Mevlevihanesi, Galata Kulesi, Tünel, İstiklal Caddesi, Taksim Meydanı fotoğraflarından oluşan sergiyi yıl sonuna kadar gezmek mümkün.
Ara Güler fotoğrafları, anlamın ortaya çıktığı anların yakalanmasıdır.
O güzel fotoğrafın peşinden değil, ışığın ve insanın ardından gider.
Fakat o doğru zamanı bulmak… İşte onun bir aritmetik hesabı yoktur. Sezgiseldir biraz da…
Bir de foto muhabiri olmanın, deklanşöre her dokunuşun değerini, deneyimle öğrenmiş olmanın bilgeliği vardır.
Dijital zamanların değil, negatif film bobinlerinin, monokrom karelerin kralıdır.
Amacı hayatın tanığı olmak, tarihe bir iz bırakmaktır.
“Sanatçı değilim” dese de sanatçıdır. Fakat fotoğrafın ardından, bir olay yeri muhabiri kimliği ile gider. Muhteşem enstantane, doğru saptama, mükemmel kompozisyon ve anlamın ölümsüzleşmesi… Yok olan İstanbul’un yok edilemeyen tarihini bırakmıştır bize fotoğraflarında…
Elinde bir cep telefonu olan herkesin çektikleriyle, fotoğrafı aldattığı günümüzde; fotoğraf makinesini savunan mitolojik bir kral gibidir Ara Güler.
Bir gün kendisine sorulan, “Siz hangi, makineyle çekiyorsunuz” sorusuna verdiği yanıt ders gibidir: “Sana ne, ben dikiş makinesiyle çekiyorum!”. Anlatmak istediğini yine kendi sözleriyle şöyle açıklar “Önemli olan makine değil, arkasındaki adamdır. En iyi daktiloyu aldın diye dünyanın en büyük yazarı olamazsın.”
Fotoğraf sanatına, İstanbul’un zaman içinde yolculuğuna, hayatın içindeki öykülere ve fotoğraf çekerken karar anının ne olduğuna ilgi duyan herkesin görmesi gereken bir sergi ‘Denize İnen Yol.’
Fotoğrafı aldatmayan insan Ara Güler’i tanımak, kültür ve sanat hayatımızdaki yerini anlamak, Galata’nın değişen yüzünü yaşamak için iyi bir zamanlama bu sergi…