Şair Neslihan Altun’un ilk gençlikten olgunluğa uzanan bir menzilde hayatın engebelerini ve düzlüklerini işlediği şiirleri ‘Anmadan Olmaz Düğün Çiçeklerini’ adıyla kitaplaştı.
Çeşitli dergilerde ve fanzinlerde yirmi yıla yakın sürdürdüğü şiir geçmişini bu kitapla senteze kavuşturan Altun, şiirlerinde tereddütle kararlılığın, soru işaretleriyle ünlemlerin, mantıkla karmaşanın, reddin ve kurtuluşun karşılıklı diyalogunu sürdürürken; her bir okuyucusunu da imge ve dil yürüyüşüne çıkarıyor.
Şiir yazmaya yirmili yaşlarda başladığını söyleyen Altun, ailesinde ‘âşıklık‘ geleneğiyle temas halinde kişiler olduğu için halk şiirini çok sevdiğini ve bu sevgisinin şiirlerine de yansıdığını söylüyor:
“Tabii halk şiiri formundan oldukça uzak şeyler yazıyorum ama yazarken illa bir ritim, bir ses uyumu aramam sanıyorum bundan ötürüdür. Doğrudan toplumsal bir yönü olan şiirlerim var, Şeker Uykusu gibi, Alışma gibi, Kurtuluş Üçlemesi gibi… Bunlardaki toplumsal yön zaten açıktır. Diğer şiirlerim aslında daha bireysel, daha insan odaklı ama yine de bir toplumda yaşarken toplumun tamamen uzağında eserler üretmek sanırım pek mümkün değil.”
Denize Adam Düştü Yahut Neyse şiirinden bir bölüm…
“Adam vurdum, katilim belki de,
Tek beyaz gömleğimi bir kavgada yitirdim,
Beni dövdüler Leyla!
Dönemiyorum eve.
Ceket yakalarımdan söktüm de verdim,
Öptüm tırnakladım da bu gülü öyle verdim.
Memur oldum ben Leyla, “anne” dedim küflendim,
Duvar baktım küflendim,
Ya buraya bir şerh ver ya mendil tut ağlarım.
Ben belki kahrolurum
Beni belki bir radyoda çalarlar.
Bunların tek karşılığı yalnız senmişsin gibi
Olur olmaz zamanlarda ismini söylüyorum.”