Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Ukrayna Batı’ya yanaştı. Tıpkı Baltık cumhuriyetleri gibi NATO üyesi olmak istedi. İşte Belarus ve Ukrayna için böyle bir yanaşmaya müsaade edilemezdi. Nitekim Moskova paralel ve âdeta Moskova yönetimine aday bir pozisyonu koruyan Belarus’un aksine Ukrayna’yla arada gerilim arttı. Batı Avrupa dünya sulhunu ve bölgesini düşünmeden Ukrayna’nın NATO’culuğunu teşvik etti. Hatta bu konuda Henry Kissinger gibi âkil bir devlet sekreterinin politikası da kaale alınmadı. Kissinger tabii ki artık devlet sekreteri (Dışişleri Bakanı) değildi ama tavsiyeleri dinlenirdi, dinlenmedi. Bugün belki de onun önerdiği modele dönülecek.
Ukrayna-Rusya çatışmasında Türk dış politikasının ustaları doğru görüş ileri sürdüler. Hükümetimiz de bunu takip etti. Bu isabetli bir karardır. Ukrayna-Rusya sorununda Karadeniz’in nasıl ve kimin elinde kalacağı belli değil. Kırım için ise Türk dış politikasının bazı rezervleri var. Bunlar nasıl kabul edilir, buradaki kültürel azınlığın durumu ne olacak? Ayrıca nüfus içerisinde 3’te 1 bile değiller. Ayrıca kültürel azınlık statüsünü bile Ukrayna Cumhuriyeti ile Süleyman Demirel döneminde Türkiye Cumhuriyeti’nin anlaşması tespit etmiştir. Bu bakımdan bu safahat üzerinde durulması gerekir.
Zannediyorum ki Türk dış politikasının Ukrayna-Rusya meselinde Batılılara göre daha âkil davrandığını söylemek hakkaniyetli bir görüş olur.