
İHSAN DAĞI
@ihsandagi
Erdoğan cumhurbaşkanlığını 2018’de milliyetçilerle kazandı, 2023’te Kürtlerle kaybedecek. Gidişat bu yönde. Demirtaş’ın o meşhur sözü nihayet bu seçimde gerçek olabilir. Ancak, AKP bunu engellemek üzere HDP’ye yönelik bir ‘havuç ve sopa’ siyaseti izliyor.
Sopayı biliyoruz; uzun süredir sergileniyor. Demirtaş beş yılı aşkın bir zamandır içeride. HDP’nin kazandığı belediyelere kayyım atandı, başkanları içeri tıkıldı. Milletvekilleri hakkında fezlekeler birbirini kovalıyor. Ve partinin kapatılması davası Anayasa Mahkemesi’nde devam ediyor.
Seçimlere doğru bu ‘sopa’ siyasetine devam eden iktidar, şimdilerde ‘havuç’ da göstermeye başlıyor. Bu iki yaklaşımın da tek bir siyasal hedefi var: HDP seçmeninin cumhurbaşkanı seçiminde Millet İttifakı adayını desteklemesini önlemek. Çünkü biliyorlar ki HDP muhalefet adayına açık veya örtülü destek verdiği sürece AKP’nin cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması mümkün değil. Dengeyi Erdoğan lehinde değiştirecek tek şey HDP seçmeni. Ancak mevcut koşullarda HDP seçmeninin çok büyük kısmı Millet İttifakı’nın adayına oy verme eğiliminde, hem de bu aday kim olursa olsun.
Dolayısıyla iktidarın yapmak istediği ilk şey, Millet İttifakı ile HDP seçmeninin arasını bozmak. HDP’ye yönelik baskıların artırılmasından böyle bir sonuç bekleniyor. Baskılar artırılacak, ancak beklendiği gibi Millet İttifakı bileşenlerinden bu baskılara güçlü bir itiraz gelmeyecek, böylece HDP seçmeni Millet İttifakı’na sempatiyle bakmayacak, adayına oy vermeyecek. HDP’ye yönelik baskı ne kadar şiddetli olursa, Millet İttifakı’nın tepkisizliğine Kürt seçmenin öfkesinin de o kadar büyük olması bekleniyor. AYM’nin HDP’yi kapatması da bu senaryonun bir parçası.
‘Sopa’ politikasıyla HDP seçmenini Millet İttifakı’ndan uzaklaştırma stratejisi izleyenlerin unuttuğu basit bir şey var. HDP seçmeni ‘sopa’ya seyirci kalanları suçlayacak, ama ‘sopa’yı bizzat atanı görmezden gelecek! Bu hiç de gerçekçi değil. Son derece bilinçli, stratejik oy kullanan bir seçmenden söz ediyoruz. Böyle bir senaryoyu yönetenlere sandıkta ağır bir fatura keser bu seçmen. HDP seçmeni, kendine haksızlık yapan muktedir ile siyaseten sessiz kalan aktör arasında ayırım yapmasını bilir.
Muhtemelen iktidar partisi de bu ‘dolaylı’ yolun risklerinin farkında. O yüzden eline bir de ‘havuç’ almış görünüyor.
Öcalan’in tecritinin kaldırılması, temasa geçilmesi, hatta pazarlıklar yapılması, son günlerde yeniden gündemde. İktidar çevrelerine yakın bazı gazetecilerin iddiaları bu yönde. HDP’li kimi siyasetçilerden bunların olabileceği yönünde açıklamalar geliyor. İktidarın amacı, pazarlıklar yoluyla HDP’yi cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk turda aday çıkarmaya, ikinci turda da tarafsız kalmaya, seçimi boykota ikna etmek.
İktidarın elinde elbette araçlar mevcut. Öcalan 73 yaşında. 23 yıldır hapis hayatı yaşıyor. Ömrünün son yıllarını dışarda veya ‘ev hapsi’nde yaşamak isteyecektir. Seçim sonrası için bu sözü ona verebilirler. Ayrıca, Öcalan içerde Kürt siyasal hareketi üzerinde kontrolünü de kaybediyor. Yeniden kendini hareketin tartışmasız ‘patron’u yapacak bir pazarlığa Öcalan girer.
HDP’de de pazarlıktan yana bir grup bulabilirler. Ne de olsa Anayasa Mahkemesi’nde kapatma davası süren bir partiden söz ediyoruz. Masada, HDP’nin kapatılması, yaklaşık 500 HDP’linin siyasetten yasaklanması var. Pazarlıklara bağlı olarak ya parti kapatılır ve partililere kapsamlı bir siyaset yasağı getirilir ya da kapatmak yerine Hazine yardımı kesilir, siyaset yasağı da iktidarla uzlaşmaya karşı çıkan seçme bir gruba uygulanır. Bu iki seçenek de masada. Öcalan’dan istenen biçimde bir mesaj alındıktan sonra parti kapatmada ikinci senaryo uygulamaya konulabilir, böylece partide de ‘Türkiye siyaseti’ yapmak isteyen ‘demokrat’ grup tasfiye edilmiş olur. Karşılığında da HDP’nin açık veya örtülü desteğiyle AKP cumhurbaşkanlığı seçimini kazanır.
Böyle bir ‘senaryo’ mümkün mü?
Kürt siyasal hareketinde bir grup, devlet olarak gördüğü her yapıyla ‘pazarlık’ masasına oturur. Hele İmralı’dan bu yönden bir mesaj gelirse ‘çözüm süreci’nde hiçbir şey olmamış gibi devam edebilir. Ancak, bu ‘iş’in seçimlere yönelik bir manevra olduğu açık seçik belliyken ve iktidarın son yıllardaki baskı politikası ortadayken ‘pazarlığa’ razı olmayacak bir yönetici kadronun ve taban hareketinin varlığı da yadsınamaz. Bu da HDP’yi bölünmeye götürebilir. İktidar için HDP’nin bölünmesi, bütünlüklü bir blok olarak muhalefetin adayını desteklemesinden çok daha iyidir.
Yine de iktidarın ‘havuç’ politikasından da sonuç alabileceği çok kuşkulu.
HDP seçmeni mevcut koşullarda seçimlerde boykot veya AKP’ye oy çağrısına destek vermez. Belki, gösterilen kolaylıklarla Öcalan’ın adamları seçmene baskı yapabilir Güneydoğu’nun kırsalında, kasabalarında, küçük il merkezlerinde; ama Türkiye’nin bütün bölgelerine dağılmış, özellikle İstanbul, İzmir, Mersin, Antalya gibi metropollerde İmralı’nın çağrısının iktidar lehine bir fark yaratacağını beklemek gerçekçi değil. Son yıllarda tecrübe edildiği biçimiyle AKP iktidarının beş yıl daha sürmesi anlamına gelecek bir siyasete HDP seçmeninin destek vermesi çok zor. Kendini iktidara karşı en katı biçimde konumlayan seçmen ister İmralı’dan ister HDP’nin bir kanadından gelsin böyle bir çağrıyı büyük ölçüde dinlemez. Ayrıca, Kürt siyasal hareketini açıkça bölecek bir çağrıyı kim yapabilir, kim bunun sorumluluğunu alabilir?
Dahası, HDP seçmeni ülkenin en yoksul kesimi; ekonomik krizden ve AKP’nin ekonomi politikalarından en olumsuz etkilenenler onlar. Bu, kimlik ve parti bağlarıyla silinemeyecek, Öcalan’ın veya HDP’nin bir kanadının çağrısıyla unutulamayacak sert bir iktidar karşıtlığı üretmiş durumda. Bu kitleden AKP iktidarının sürmesini kim isteyebilir? İsteyen siyaseten ayakta kalabilir mi?
Kısaca, iktidarın ne sopa ne havuç politikası istenilen sonucu verebilir.
Bir de madalyonun öbür yüzü var elbette: İktidar bloku kendi ‘milliyetçi’ tabanını ne yapacak? Son 10 yıldır iktidar milliyetçiliği alabildiğine kışkırttı. AKP şimdilerde Türkiye’nin en milliyetçi partisi, milliyetçilerden de en yüksek oyu alan parti. Öcalan’la temas veya yeni bir çözüm süreci algısı, AKP tabanında ağır bir erozyona neden olabilir. Yani, iktidar, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olabilir.
Metropoll’ün Mart 2022 araştırmasına göre AKP’lilerin yüzde 62’si, MHP’lilerin de yüzde 77’si yeni bir ‘çözüm süreci’ne karşı. AKP böyle bir ‘havuç’ politikasının sonunda ya MHP’yi kaybedebilir tümüyle veya MHP sürece destek verirse milliyetçilerini İYİ Parti’ye kaptırabilir. Yeni bir ‘Kürt açılımı’na muhalefetin topyekun karşı çıkarak Kürt seçmenden kopacağı beklentisi de CHP ile İYİ Parti arasında bir rol paylaşımıyla bertaraf edilebilir.
Kısaca, AKP’nin havuç ve sopa politikası hem HDP’yi cumhurbaşkanlığı seçiminde tamamen nötralize edemez hem de elindeki milliyetçi oyları İYİ Parti’ye kaptırabilir. İktidarın manevra alanı hayli daralmış görünüyor. Tek şansı, muhalefetin ‘çılgınca bir yanlışlık’ yapması.