MARK HERTSGAARD / KYLE POPE
Sunucu Bill Moyers’ın anlatmayı sevdiği hikayelerden biri, döneminin önde gelen televizyon gazetecilerinden Edward E. Murrow’un 1939 yılında Almanya’nın Polonya’yı işgaliyle sonuçlanacak gelişmeleri haberleştirmekteki ısrarıdır.
Murrow’un CBS Haber’deki patronlarının önceliği başkaydı. Onlar, Amerikalıların eğlenceli haberlere ihtiyaç duyduğunu söyleyerek Murrow’dan Hamburg, Paris ve Londra’daki dans yarışmalarını haberleştirmesini istiyordu.
Murrow istenen haberleri yapmayacaktı. Meslektaşlarına ‘’Kovulacağız’’ diyordu ama yine de muhabirlerini Almanya-Polonya sınırına yollamaktan çekinmedi. Murrow’un muhabirleri sınıra vardığında Hitler’in tanklarının ve askerlerinin Polonya’ya acımasızca saldırdığına tanıklık edecekti.
Bir anda Avrupa savaş alanına dönmüştü. Murrow, patronlarının isteğine karşı gelerek gazetecilik görevini yerine getirmiş ve Amerikalıların Avrupa’da yaşanan savaştan haberdar olmasını sağlamıştı.
Bugün Polonya ve geri kalan tüm insanlık saldırı altında. Bu sefer tehdit küresel ısınma. Fakat birçok gazete, Murrow’un asıl tehlikeyi gördüğü için haberleştirmeyi reddettiği dans yarışmalarına benzer eğlencelerle oyalanıyor.
2020 yılında gözlenen sıcak hava dalgaları ve fırtınalar bilim adamlarının yıllar önceki tahminlerini doğruluyor. Küresel ısınma geri dönüşü olmayan tehlikelere gebe. Ve karbondioksit yüzyıllardır ısıyı atmosferde hapsettiğinden sıcaklık ve sebep olduğu etkiler hızla artıyor.
Geçen eylül ayında San Francisco’da çıkan orman yangınının gökyüzünü kırmızıya bürümesinin ardından bir bilim adamı şöyle demişti: ‘’En iyi ihtimalle 10, bilemediniz 20 sene sonra geriye dönüp bakacağız ve ‘2020 berbat bir yıldı, ama çok özlüyorum’ diyeceğiz.’’
Günümüzde iklim aciliyetine duyarlı büyük gazetelerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Dahası, televizyonların çoğunda iklim meselesi görmezden geliniyor; mesele karmaşık ve iç karartıcı bulunuyor.
Geçen ay bilim adamlarının iklim değişikliğini hayat memat meselesi olarak nitelediği mektuba dikkat çekerek medyayı bu konuya eğilmeye davet ettik; aldığımız yanıt umut kırıcıydı.
Nisan 2019’da medyanın meseleye karşı duyarsızlığını kırabilmek için ‘İklim Değişimini Haberleştirin’ (CCNow) adıyla bir ağ kurduk. Bugüne kadar yüzlerce haber kaynağı ve neredeyse 2 milyar insan bu ağa katıldı. Böylece, medyanın iklim meselesine duyarlılığı gözle görülür oranda arttı.
Fakat haberler hala yeterli değil. Haber kaynaklarının, okuyuculara insanlığın felaketin eşiğinde bulunduğunu anlatabilmesi için çok daha fazla çaba göstermesi gerekiyor. İklim değişikliğinin ekonomi, politika, sağlık başta olmak üzere hayatımıza etkileri en üst satırlara taşınmalı. Dahası, iklim değişikliğine ilişkin veriler olduğu gibi aktarılmalı ve acil müdahale gerektiren hayati bir tehdit olarak sunulmalı.
Bugün bu mesajlar duyulmuyor ya da duymazdan geliniyor ama ihmalkarlığın sonuçları ortada. Yale Üniversitesi’nin kamuoyu anketine göre Amerikalıların sadece yüzde 26’sı iklim değişikliğinin farkında. Peki neden? Çünkü toplumun dörtte birinden azı iklim değişikliği hakkında medyada ayda bir kez haber görüyor.
Başarılı gazetecilik sorunların tartışılmasını sağlar ve bugün ele alınması gereken çok sayıda iklim aciliyeti haberi var. Geçen hafta çarpıcı gelişmeler yaşandı. Hollanda hükümeti Paris Antlaşması doğrultusunda bir petrol devinden (Shell) 2030 yılına kadar hem şirketin hem de müşterilerinin sera gazı salınımını yüzde 30 oranında azaltmasını istedi. Exxonmobil ve Chevron hissedarları, şirket yönetimlerinin iklim aciliyetine seyirci kalmasına isyan etti. Uluslararası Enerji Ajansı geri dönüşü olmayan iklim aciliyetininin önünü alabilmek için fosil yakıt üretiminin durdurulmasını istedi.
Medyanın, politikayı, ekonomiyi ve aslında gazeteci ya da haber kuruluşlarının zaten ilgilendiği birçok meseleyi etkileyen iklim aciliyetine eğilmesi gerekiyor.
Medya, Dünya Günü haberlerine, CCNow’un nisan ayında yayınladığı ‘İklim aciliyeti bildirimi’yle başlayabilir. Sekiz ortağımızla birlikte (Columbia Journalism Review, The Nation, The Guardian, Scientific American, Noticias Telemundo, La Repubblica, The Asahi Shimbun, and Al Jazeera English) ‘Gazetecilik artık iklim aciliyetini görmeli’’ cümlesiyle başlayan bildiriyi kabul ettik.
Bildiride kanıtlarıyla ortaya konuyordu ki iklim tehdidi siyasi bir beyanat değil bilimsel bir olgu. Ayrıca, pandemide haber kuruluşlarının üstlerine düşen görevi başarıyla yerine getirdiğine dikkat çekilerek dünyanın her yerindeki gazeteciler aynı hassasiyeti iklim aciliyeti konusunda da göstermeye çağrılıyordu.
Şimdiye kadar 30’dan fazla haber kuruluşu bildiriyi imzalarken bazı büyük kuruluşlar perde arkasından bildiriyi imzalamayacağını iletti. ‘İklim aciliyeti’nin aktivist bir çağrışım yaptığını ve bildiriyi onaylarlarsa önyargıyla hareket etmiş görünebileceklerini söylediler. İklim haberlerinin doğal akışında verilmesini tercih ettiklerini söylediler.
Sorun tam da burada başlıyor: Halihazırda doğal akışında verilen haberler durumun vahametini yansıtamıyor. Gerçek şu ki çoğu iklim uzmanı binlerce bilim adamının insanlığın iklim tehdidiyle karşı karşıya bulunduğundan zerre kadar kuşkusu yok.
Birçok haber kuruluşu iklim değişikliğini diğer kamusal sorunlarla eş değerde görerek haberleştiriyor; aciliyet kontrole alınamazsa bütün sorunları tetikleyeceğini göremiyor.
Bir başka gerçek ise şu: İklim değişikliğini ele almak için insanlığın zamanı sınırlı. Bir an önce harekete geçilmezse küresel ısınmayı durdurmak için çok geç olacak.
Halbuki derdimiz haber kuruluşlarının ‘iklim aciliyeti’ kalıbını kullanmaları değil; önemli olan nokta medyanın iklim değişikliğinin bir aciliyet olduğunu kavraması. Örneğin, medya pandemi sürecindeki kesintisiz haber akışını ya da diğer ulusal meselelerdeki düzenli haber akışını iklim değişikliği için sağlıyor mu? Kuruluşlar, haber merkezlerini ya da muhabirlerini iklim aciliyetini haberleştirmeleri için teşvik ediyor mu? Çalışanları iklim aciliyetine bir aciliyet olarak yaklaşıyor mu?
Önümüzdeki eylül ayında Glasgow, dünya liderlerinin katıldığı bir zirveye ev sahipliği yapacak. Liderlerin dünyayı saran ‘iklim aciliyeti’ne karşı radikal önlemler alması bekleniyor.
Gazetecilere düşen, insanlığın nasıl bir tehditle karşı karşıya bulunduğunu, daha da önemlisi, ekonomileri karbondan arındırabilmek için yeterli teknoloji ve çözüm olanaklarına sahip olduğumuzu halka anlatmak. Tek eksiğimiz gereğini yapacak siyasi irade.
Gazetecilere düşen bir başka sorumluluk da gücü elinde tutanları gezegenimizin yaşanmaz bir hale gelmesini önlemek için ne yapılması gerekiyorsa yapmaya zorlamak.
Buna da iklim aciliyeti, çözümleri ve uçurumun kenarına ne kadar az kaldığına ilişkin doğruları söyleyerek başlayabiliriz.
The Nation’ın çevre muhabiri Mark Hertsgaard ve Columbia Journalism Review’un yayın yönetmeni Kyle Pope Covering Climate Now’ın kurucu ortaklarıdır.
Çeviren: Emre Zor