CANAN COŞKUN
canancoskun2@gmail.com
@canancoskun
İş insanı Osman Kavala hakkında hazırlanan ikinci iddianamenin detayları ortaya çıktı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan ve Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz imzalı iddianameye göre Kavala ve Henri Jak Barkey’in ‘devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askeri casusluk amacıyla temin etme’ ve ‘Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamasıyla ayrı ayrı bir kez ağırlaştırılmış müebbet ve 20 yıla kadar hapsi isteniyor.
İddianamenin başlangıcında Kavala ve Henri Barkey dışında hakkında soruşturma yürütülen başka şüpheliler de bulunduğu, bu şüpheliler yönünden araştırma ve incelemenin devam ettiği belirtildi.
İddianamenin detayları şöyle:
Gezi Parkı eylemleri anlatıldı
İddianamede temel olarak Gezi Parkı eylemleri ve 15 Temmuz darbe girişimi ile Kavala ve Henri Barkey arasında bağ kurulmaya çalışılıyor.
Gezi Parkı eylemleri iddianamesinde yer alan suçlamaların aynı bu iddianamede de yer alıyor. Fakat iddianame o davanın 18 Şubat’ta beraatla sonuçlandığını söylemiyor.
‘Barkey hakkında bilgi belgelere ulaşamadık’
İddianamede Kavala ve Barkey ile Gezi Parkı eylemleri ve darbe girişimi arasında kurulmaya çalışılan bağ, telefon sinyal bilgileri ve yurtdışı giriş-çıkışları ile sağlanmaya çalışılıyor.
İddianamede bunun dışında hiçbir bilgi ve belge bulunmuyor.
Bu eksiklik daha iddianamenin başında şu cümleyle kendini belli ediyor:
“Her ne kadar Cumhuriyet Başsavcılığımızca Gezi Kalkışmasına ilişkin yürütülen soruşturma sürecinde şüpheli Henri Jak BARKEY hakkında yeterli bilgi ve bulgulara ulaşılamamış ise de (…) Barkey’in Gezi Kalkışması sürecindeki tespit edilebilen eylem ve faaliyetlerinin normalin ötesinde dikkat çekici olduğu gibi Gezi Kalkışmasının yasal meşru hükümet tarafından alınan önlemlerle durdurulması sonrasında 15 Temmuz darbe girişimine kadar devam eden süreçte şüpheli Mehmet Osman Kavala ile aynı amaca yönelik olarak birbiriyle uyumlu olduğu görülmüştür.”
Aranan suçlu bulundu!
Barkey’in 15 Temmuz darbe girişiminde bulunduğu otelin şef garsonunun verdiği ifade de iddianameye eklenmiş.
Tanık A.U.’nun 26 Temmuz 2016’da verdiği ifade şöyle:
“(…) Ben bu şahısların içerisinden sadece Henri Barkey ile kısa bir süreliğine resepsiyonun önünde muhabbetim oldu. Kendisi orada bana bu olan olaylar (darbe girişimi) ile ilgili ne oluyor falan der gibi konuştu. Daha sonra bana İstanbul’a üç kere geldiğini, ilk geldiğinde HSBC isimli bankada patlamaların olduğunu, ikinci gelmesinde gezi parkı eylemlerinin olduğunu, üçüncü geldiğinde ise böyle bir olayın (darbe girişimi) başına geldiğini bana söyledi (…)”
Bu ifadeden yola çıkan savcılık, özellikle AKP’nin sandıktan tek başına iktidar olarak çıkamadığı ilk seçim olan 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonraki süreçte gerçekleşen kanlı terör eylemlerine odaklanıyor ve bunları Barkey ile ilişkilendirmeye çalışıyor.
PKK’nin 6 Eylül 2015’teki Dağlıca saldırısı, IŞİD’in 10 Ekim 2015’teki Ankara Garı saldırısı, IŞİD’in 12 Ocak 2016’daki Sultanahmet Meydanı saldırısı, PKK’nin 13 Ocak 2016’daki Diyarbakır Çınar İlçe Emniyet Müdürlüğü saldırısı, 17 Şubat 2016’daki Ankara Merasim Sokak saldırısı, PKK’nin 13 Mart 2016’daki Kızılay Güvenpark saldırısı, TAK’ın 7 Haziran 2016’daki Vezneciler saldırısı, IŞİD’in 28 Haziran 2016’daki Atatürk Havalimanı saldırısı savcılığın bağlantı kurmaya çalıştığı saldırılar.
Gülen bebek reklamı
Savcılık iddianamede, Zaman gazetesinin Ekim 2015’te yayınladığı ‘Gülen bebek’ reklamını da Kavala ve Barkey’i suçlamak için kullanmış.
Reklamın Ekim 2015’te yayınlandığını hatırlatan savcılık bunun darbenin fiili hazırlığı olduğunu iddia ediyor.
Soros’un 6 Kasım 2015’te Türkiye’ye geldiğini belirten savcılık, aynı gün Kavala ve İshak Alaton ile birlikte bir davete katıldıklarını ve davette fotoğraf çektirdiklerini kaydediyor ve şu ifadeleri kullanıyor:
“George Soros’un Türkiye’ye gelişinin, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü’nün yayın organı Zaman Gazetesi’nin 15 Temmuz darbe girişiminden yaklaşık dokuz ay 10 gün önce yayınladığı ‘Gülen Bebek’ adıyla bilinen reklam filminden birkaç hafta sonra gerçekleşmesi ve şüpheli Mehmet Osman Kavala’nın İshak Alaton’la birlikte George Soros ile görüşme yapması oldukça dikkat çekicidir.“
Savcılık, Fethullahçı yapıyla kurulmaya çalışan bağ ile ilgili reklamın yayınlanma tarihinden başka somut bir delil ortaya koyamıyor. Ancak suçlamaya şu ifadelerle devam ediyor:
“(…) şüpheliler Mehmet Osman Kavala ve Henri Jak Barkey’in 15 Temmuz darbe girişimi öncesindeki faaliyetlerinin darbe girişimi hazırlıkları ile kesiştiği, bu durumun her iki şüphelinin de 15 Temmuz darbe girişiminden önceden haberdar oldukları ve darbe girişiminin alt yapısını oluşturmak için yurtiçi ve yurtdışı bir dizi bağlantı kurdukları (…)“
Kavala Kürtleri ve Ermenileri hedef almış
İddianamede Gezi Parkı iddianamesinde olduğu gibi George Soros’tan sıklıkla bahsediliyor.
Açık Toplum Vakfı ve Osman Kavala, ‘Soros’un Türkiye’deki en önemli uzantısı’ olarak tanımlanıyor ve şöyle bir suçlama yöneltiliyor:
‘Açık Toplum Vakfı ve şüpheli Mehmet Osman Kavala’nın da kadın hakları, çocuk istismarı, kadına şiddet, azınlıkların asimilasyonu, ifade özgürlüğü, çevre duyarlılığı gibi son derece masumane konularda toplumun çeşitli kesimlerinde direnç noktaları oluşturarak, bu projeler için bir araya gelecek insanlara ortam hazırladıkları, istedikleri zaman da herkesin derdinin aynı olduğu, özgürlüklerin önündeki engelin mevcut iktidar olduğu ve iktidarın değiştirilmesi gerektiği savıyla birbirinden bağımsız bu toplulukları istedikleri her yönetime karşı kışkırtabildikleri ve böylelikle amaçlarına engel gördükleri tüm yönetimleri kitlesel kalkışmalarla saf dışı bırakmayı denedikleri anlaşılmıştır. Nitekim Mehmet Osman Kavala’nın ayrıştırıcı faaliyetlerinde Kürt kökenli ve Ermeni kökenli vatandaşlarımızı hedef aldığı anlaşılmıştır.”
Bu sözlerin büyük bir kısmı, Gezi Parkı davasının tanığı olan ve akıl sağlığı nedeniyle ordudan ihraç edilen tanık Murat Papuç’un verdiği ifadeden.
Büyükada toplantısı
İddianamede Barkey’i darbe girişimiyle bağlantılandırmak için kullanılan bir diğer olay da 15-17 Temmuz 2016’da Büyükada’daki bir otelde yapılan ‘İran ve Komşuları’ isimli bir toplantı.
Konuyla ilgili otel çalışanları ve toplantı katılımcıları tanık olarak da dinlenmiş. Katılımcılar, toplantının Şubat 2016’da planlandığını, Mayıs ayında yapılacağını ancak gerekli fon bulunamadığı için Temmuz ayında yapıldığını söylemiş.
Darbe girişimi gecesini otelde geçiren Barkey’in bilgisayardan ne yaptığını bulmak için otelin internet ağını kullanan bilgisayarların adres kayıtlarına ulaşılmaya çalışılmış ancak tespit edilememiş.
İddianamede, ‘Kavala ve Barkey, darbe girişimi öncesinde FETÖ/PDY’nin mahrem sorumluları ile birbirine paralel bir kısım irtibatlarda bulunarak darbe girişimine hazırlık hareketlerinde bulundukları’ iddia edildi.
Darbe girişiminin başarılı olmasından sonra oluşturulacak yeni yönetim içerisinde legal veya illegal bir kısım görevler alması muhtemel kişi ve gruplarla bu yönde koordinasyon maksadıyla girişimlerde bulundukları öne sürüldü.
Bu nedenle yurt içi ve yurt dışına yoğun bir şekilde seyahat ettikleri savunuldu. İrtibatlarının ‘olağan’ olmadığı öne sürülerek bunun sebebinin darbe girişimi hazırladığı olduğu iddia edildi.
Ne olmuştu?
Osman Kavala, 18 Ekim 2017’de Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 312. maddesinde düzenlenen ‘Cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek’ ve TCK’nin 309. maddesinde düzenlenen ‘Cebir ve şiddet kullanarak Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek’ suçlamalarıyla tutuklandı.
Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek suçlaması yönünden 11 Ekim 2019’da re’sen tahliye kararı verildi. Ancak Gezi davasından tutuklu olduğu için serbest bırakılmadı. Gezi Parkı davasından beraat ettiği 18 Şubat’ta bu suçlamayla tekrar tutuklandı.
Kavala, aynı soruşturma kapsamında 9 Mart’ta bu defa da ‘casusluk’ suçlamasıyla tutuklandı. Ardından 20 Mart 2020’de cezaevinden çıkmasını engellemek için tutuklandığı ‘cebir ve şiddet kullanarak Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek’ suçlamasından bir kez daha re’sen tahliye edildi.