Yani bu partiler, “değişim” derken de yığınların değişmesini değil kendilerinin değişmesini, örneğin mevcut durumda da “gerekli” oyu almak için daha çok dinci, daha çok milliyetçi, daha çok sığınmacı düşmanı, daha çok militarizm yanlısı olması gerekiyorsa bundan imtina etmemeyi anladılar!
Nitekim 14 Mayıs seçiminin sonucundan daha çok milliyetçilik daha çok dincilik ve militarizm övgüsü yaparak (Ümit Özdağ ile aynı çizgiye düşmeye vararak) Erdoğan’ı yenecekleri sonucunu çıkaran Millet İttifakının, 14-28 Mayıs arasında, 14 Mayıs öncesindeki demokrasi ve özgürlükleri savunma çizgisini terk ederek Cumhur İttifakıyla milliyetçilik, dincilik, militarizm, sığınmacı düşmanlığı… yarışına girişmesi bu yaklaşımın çok tipik bir ifadesi oldu.
Kısacası CHP başta olmak üzere Millet İttifakı partilerinin değişimden yığınların değişmesi ve değiştirilmesini değil, konjonktüre göre daha çok oy alabilecek biçimde kendilerini “değiştirmeyi”(Daha çok sağa ya da sola, olmadı merkeze çekmeyi) anlamaktadır.