Yanıtı yine Kapital’den verelim: “Bunu, sırrını yalnız emekçilerin bildikleri bazı çarelere başvurarak beceriyorlar. Örneğin günlük yiyecek miktarını azaltıyorlar, buğday yerine çavdar ekmeği yiyorlar. Daha az et yiyorlar ya da hiç yemiyorlar. Tereyağı ve baharat da öyle. Bütün ailenin üst üste oturduğu bir-iki odayla yetiniyorlar ve oğlanlarla kızlar yan yana ve çoğu zaman aynı hasırın üzerinde yatıyorlar. Giyim, yıkanma ve öteki temizlik gerekçelerinden kısıyorlar, pazar eğlencelerinden vazgeçiyorlar. Yani kısacası kendilerini en ıstıraplı yoksunluğa mahkûm ediyorlar.”
Peki sonrasında ne oluyor? “Bu son sınıra dayandıktan sonra, yiyecek fiyatlarında ufak bir yükselme, işin durması, hastalık gibi nedenler, emekçinin çektiği sıkıntıyı artırıyor ve büsbütün mahvolmasına yol açıyor. Borçlar birikiyor, veresiye kesiliyor, en gerekli giyecekler ve eşyalar rehin veriliyor. Ve en sonunda aile kendisini yoksullar listesine kaydettiriyor. Gerçekten de bu “kapitalist cennet”te gerekli tüketim maddelerinin fiyatındaki en ufak bir değişmeyi ölüm ve suç sayılarında bir değişme izliyor. S.578″