Muhafazakâr/dindar kesimi rehin alan bu marazi dilin bir zararı da bu ülkenin vatandaşlarının bir bölümünü ülkelerine yabancılaştırması. Devlet ile rejim, rejim ile hükümet arasında ayrım yapmayan bir toptancılıkla öfke ve tepkilerin yöneltildiği kurumlar sanki “bizim olmayan” bir devletin kurumları gibi görülürse vatandaşlık bilinci veya milli birlik anlayışı toplumda yer etmekte zorlanır elbette.
İşte bu yüzden, Vatan Millet Sakarya nutukları son zamanlarda çokça atılsa bile “Keşke Kurtuluş Savaşında Yunan galip gelseydi, o zaman hiç değilse şeriata dokunmazlardı” diyenler de baş tacı edilebiliyor. Bu “vatansız Müslümanlık”ayakları yere basmayan ütopik bir ideoloji olarak ülkenin dindar insanlarının bir bölümünü toplumun geri kalanından uzaklaştırıp soyutlamak dışında bir işe yaramıyor.
Ancak hem sosyolojik karşılığı bulunduğu hem de bir takım siyasi hesaplarla da çıkıştığı için dar kafalı, peşin fikirli, entelektüel donanımı yetersiz ve şov meraklısı birilerinin imal ettiği sözüm ona alternatif tarih anlatısı “mahalle”nin resmî tarih görüşü olabiliyor.