Ordunun sivil iktidarın emrinde olması demokratik hukuk devletinin gereği. Hatta demokratik olmasa da devlet olmanın gereği. Gelgelelim seçilmiş iktidarın emrinde olmak iktidar partisinin siyasi faaliyetlerine de yardımcı olma yükümlülüğü getirmiyor devletin atanmış memuruna. Tam aksine bu siyasi faaliyetten uzak durması, siyasi iktidarla ilişkisini özen ve titizlikle sürdürmesi gerekiyor. Bilhassa da üniformalı memurlar için geçerli bu kural. Yani asker ve polis. Biri iç, öbürü dış güvenliğin temini için silah taşıyan iki kurumun mensupları olabildiğince bütün vatandaşlara karşı eşit uzaklıkta durmak zorundalar.
Demokrasinin ve hukukun olduğu yerde asker-polis elbette siyasi iradenin emrindedir. Ama askerin-polisin partisi olmaz. Partinin askeri-polisi hiç olmaz.
Hal böyleyken bir cumhurbaşkanı adayının bir diğer cumhurbaşkanı adayı aleyhindeki sözlerini alkışlamak bir üniformalı memurun yapması düşünülemeyecek bir eylem. Bunu yapan İkinci Ordu Komutanını “Afrin’de savaştı, terörle mücadele etti” diyerek savunamayız. Geçmişte görevlerini başarıyla yerine getirdi diye bugün yaptığı yanlış hatır için doğru kabul edilemez.