Türklere diyorum ki; ‘Ya Ermeniler niye bu kadar çok ısrar ediyor diye, bu sorunun üzerinde durun. Biraz bunun üzerine empati yapalım. O zaman belki onların bu duruşunda bir onur görebileceksiniz.’
Ermenilere de diyorum ki: ‘Türklerin ‘Hayır, bu bir soykırım değildir‘ sözünün üzerinde de bir onur görmeye çalışın. Bir onurlu duruş bulmaya çalışın.’ Nedir o onurlu duruş? ‘Bir Türk olarak ben soykırıma karşıyım, ırkçılığa karşıyım, soykırım Allah’ın belası bir şey, dolayısıyla nasıl ya benim atalarım böyle bir şey yapamaz, çünkü ben yapmam!’ Dolayısıyla burada bir onurlu duruş vardır…’
Bugünlerde şiddete payanda olan, kategorik devlet düşmanlığını aydınlığın ayrılmaz bir cüzü sayan, Avrupa kapısından medet umma ezikliğini benimseyen akademisyenlerin hali pür melalini konuşurken, Hrant’ın yerliliğini hatırlamaya ne çok ihtiyacımız var. Suikastın dokuzuncu yıldönümünde, Hrant’a hem katillerini mahkûm etmeyi hem de onun mirasını hakkıyla yaşatmayı borçluyuz.