Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Amerika’da başkanlık seçimleri yapıldı yapılmasına ama bölgedeki mevcut sıcak çatışmaların da yeni yeni kendini hissettirmeye başlayan dönüşümün de seyrini belirleyecek ana aktörlerin başında elbette Amerika geliyor. En azından bir süre daha yani Trump’ın İran başta olmak üzere bölgeye yönelik politikaları az çok belirginleşene kadar bölge olarak diken üstünde beklemeye devam edeceğiz gibi görünüyor.
Gerçi Trump başkanlık yarışını kazandığı az çok belli olduktan sonra yaptığı konuşmada “Savaş başlatan değil bitiren bir lider olacağını” söyledi. Zaten hem Filistinliler hem de Lübnanlılar Trump’ın İsrail’e ve özellikle de Netanyahu’ya baskı yapmasını ümit ediyor. Ancak Trump’ın bitirmeyi vadettiği savaşların nasıl biteceğini kimse bilmiyor.
En azından Trump ile Netanyahu arasındaki kişisel ilişki, Trump’ın İsrail’e verdiği sınırsız destek biliniyor. Birçok kişi unutmuştur belki ancak Tel Aviv’deki Amerikan elçiliğini Kudüs’e taşıyarak zaten Filistinlilerin aleyhine olan süreci daha da perçinleyen Trump olmuştu. Yine İsrail’in yıllardır rahatsız olduğu, uğraşıp durduğu, sadece Filistinli mülteciler için 1949 yılında Birleşmiş Milletlere bağlı olarak kurulan UNRWA’ya ABD’nin yaptığı bağışı keserek ajansın bütçesine çok ağır bir darbe vuran da yine Trump’tı.
Netanyahu da aylardır Amerikan seçimlerini bekliyor ve Trump’ın kazanmasını umuyordu, Harris’ten ümidini kesenler de…
Trump’ın devam eden çatışmaları bitirse bile kimlerin lehine bitireceği başlı başına yeni krizleri de tetikleyebilir, ki İsrail ve özellikle de Netanyahu Trump’ın başkanlığı ile birlikte hem İran’a karşı hem de Gazze ve Lübnan cephesinde kazanan taraf olacağından çok emin.