Erdoğan iktidarı, genç insanların ‘hayat tarzları’na fena halde karıştı. ‘Etek boyları’na karıştı. Nasıl oturup kalkacaklarına karıştı.
Yurtlarda, evlerde kız-erkek nasıl yaşayacaklarına karıştı. Ne içeceklerine karıştı. İçkilerine karıştı. Yapacakları çocuk sayısına karıştı. Kendi ayıp anlayışını, kendi ahlak anlayışını, kendi din anlayışını, kendi muhafazakârlık anlayışını genç insanlara dikte etmeye çalıştı. Dindar nesil yetiştirmekten söz etti.
Ve Tayyip Erdoğan’ın bu halleri, demokrasi kültürüyle, demokrasinin özgürlük anlayışıyla hiç bağdaşmayan bu tavırları toplumu gerdikçe gerdi. Başkaldırının tohumlarını ekti. Gezi Direnişi böyle geldi. Kendiliğinden geldi. Bir kıvılcımla patladı.
Böyledir, bazen tarih hızlanır! Hatta kanatlanır. Şaşırıp kalırsın. Bu da nereden çıktı dersin. Çapulcular, bir yıl önce bu zamanlar Taksim’de böyle sahne aldılar. Tarihten öğrenmiş, tarihten ders almış devlet adamlarımız iktidarda olsaydı, iktidarda ‘demokrasi kültürü’nden nasibini almış liderler olsaydı, bu genç insanları anlamaya çalışırlardı. Devlet şiddeti ile onları ezmeye kalkışmak yerine onlara ellerini uzatırlardı.