KAAN SEZYUM
Karaman’da 45 erkek öğrenciye vakıflı makıflı (hem de vakıfların en güzelleri) tecavüz iddiası, Ankara’da yine patlama, Yüksekova’da yaralılar ve güvenlik olsun diye yine sokağa çıkma yasağı başlıyor… Zaten ne yaşadıysak bu güvenlikten yaşadık. “Her şeyi yasaklayıp hayatı daha güvenli hale getirmek” çok yakında tüm kalitesiz sinemalarda…
Neredeyse görmediğimiz insanlık suçu, cinayet, tecavüz, sansür ve hakaret davası türü kalmadı. Yine de ülkemiz bizi her zaman şaşırtmayı beceriyor. Üzülmeyi unutup, şaşırmanın şamaroğlanı olduk.
Sanırım ‘istikrar’ buydu… Her yaşa, her cinsiyete, her ırka, her farklı olana, her eğitim seviyesine eşit istikrar… İstikrar olmasaydı böyle olur muydu hiç? -Gazı biraz kısabilir miyiz, yazı okunmuyor.
17 Şubat patlaması sonrası bizim Davutoğlu “Ankara’ya has güvenlik tedbirleri alacağız” diyordu. (Alamadı)
Kamu malının dönüşü
Ve iyi bir haber! Yusuf Yerkel’in tekmelediği madenciye 10 ay hapis cezası verildi… Sonuçta adam gibi dayağını yemen lazım. (Ceza kamu malına zarardan verilmiş)
Efsane tekme videoları youtube’dan özenle silindiğinden, şı görüntülerle anılarımızı tazeleyebiliriz. Sonuçta sansürün iyi geldiği insanlar da var.
Yine şaşırtmadı
Tüm bakanlara saygım var ama içişleri bakanına ayrıca hayranım. Bir önceki patlamada “Ankara’da yaşanan terör saldırısını şiddetle kınıyorum. Bu ülkemize karşı yapılmış bir saldırıdır.” sözleriyle feci şekilde kınayan bakanımız, 13 Mart gecesi de yine bir Ankara patlamasından sonra “Milletimiz sorunları nasıl çözdüğümüzün şahididir” açıklamasıyla adeta en zor oyunda 3 seviye birden atladı. Kendisini yaratıcılığın vazgeçilmez bir kalesi olarak görmekte haksız değilim, değil mi?
* Bonus, saldırıdan sonra yaptığı ilk açıklamada ihtiyaç sahibi vatandaşlara gereken mertebelerin de verileceği konusunda bir açıklama yapmış ve kendisini seven yüreklere su serpmiştir.
İçine doğdu…
Sıcak gelişmeler altında haberciler de ne yapacağını şaşırdı. Kısa sürede hızlı bir şekilde kalkan basın yasakları gazetecilerin aklını başından aldı. İşte o baştan alınma anlarından Milliyet’tin paylaştığı şöyle bir tivit dikkat çekti…
Dilerseniz Froydyen bir çözümlemeyle algılayın, dilerseniz “Allah söyletti” diye düşünün… Neyse ki Milliyet, kısa süre sonra söz konusu tiviti sildi. Aslında silmese de bu vesileyle dertsiz tasasız başkanlık sistemine geçseydik. Şimdi bir sürü referandumu, sıkıntısı, bağırış çağırışı var… Millet kaosu seçti.
Yerli Zoolander
Nurgül Yeşilçay’ın Ayşe Arman röportajından sonra ortalığın iyice karıştığı bir ortamda ismi sıkça anılan Erkan Petekkaya’nın hislerimize derman olup terörü bakışlarıyla yoketmeye çalıştığı bu fotoğrafını paylaşmasam olmazdı. Zaten kendisi de paylaşmış… Bir süre (45 dk) fotoğrafta Petekkaya’nın gözlerinin içine baktım, sonra her yerde gözler görmeye başladım. Siz de deneyin, siz de çıldırın.
Severek yapınca oluyor
Böyle tuhaflıkları seviyorum. Mesela savaş olmasın diyenler paketleniyor, barış istiyoruz diyenler paketleniyor, çocuklar okula gidebilsin diyenler paketlenebiliyor… Peki kadın hakları konusunda dünya kadınlar gününde seslerini duyurmak isteyen gençler neden paketlenmesin?
Niğde esnafı da maaşallah devlet büyüklerimiz gibi, her toplantıyı “Telöliz bu” diye damgalamayı seviyor. Bunu severek yaptığı için de çok iyi yapıyor. Ama ne yapıyor?
Kayyumla beni Skati
Aslında hafta değişik başlamıştı. Oraya buraya yine bir tur kayyum atandı, ortalık karıştı, basın özgürlüğü filan konuşuluyordu… Bir ara bir haber sitesi şöyle bir manşet atmak zorunda kaldı… Ülkede kayyumlanmak sıradan bir durum haline geldi, sürekli son kayyum güncellemelerini indirmemiz gerekiyor ki olan bitenden haberimiz olsun.
Yeni albümü çıktı!
Mc Abdulkadir’in merakla beklenen yeni albümü çıktı. Polyanna folk-pop tarzındaki albümde sadece iki parça var.
A yüzü tamamen “Terörle yaşamaya alışmamış gerekiyor” adlı progresif rock efsenesi olacak bir parça, b yüzünde ise baştan sona “Alışmak yaşamaktan daha zor geliyor” adlı nefis eserler var. Bu aralar bu albüm çok satıyor, siz de dinleyin hasta olacaksınız. Ama onla da yaşamaya alışmanız lazım.
Oysa…
Oysa hafta ne güzel başlamıştı. Dünya Kadınlar Günü yurtta ve internette deliler gibi kutlanmış Vidinli Meyhanesi’ndeki darp olayının yankıları ağır ağır duyuluyordu… Derken birden gündem komple değişti. Değişime ayak uyduralım iyi güzel de daha itiraz ettiğimiz bir dert kapanmadan diğeri başlıyor, bu nasıl olacak? Neyse ki şu güzel kasap gibi duygu dolu insanlar var. Yabancı buna baksa “Brütal art” der, ben “Helal olsun” diyorum.
AB dize geldi!
Hafta başında AB’yle pazarlığa oturduk. Başbakan çıkıp “Kayserili pazarlığı yaptık” dedi. Mesela bu çok önemli, uluslararası stratejik derinlik anlamında demek ki “Kayserilik” tüm dünyada geçerli akçe. Kayserili gibi pazarlık yapmakla övünmek de ayrı bir durum. “Biz bu işi biliriz, bizi kimse kazıklayamaz” demenin başka bir iletişimdeki yorumu gibi.
Bu arada “Kayserili pazarlığı da ne?” diye düşündüm, biraz araştırma yaptım, karşıma çıkan sonuç şu… Son söz tabii ki büyük Türk kamuoyunun.
15 dakikada rock tarihi
Videoda rock tarihi Facebook timeline gibi yorumlanmış ve harika bir iş ortaya çıkmış. Bu arada rock tarihinin kritik parçaları da mikslenerek birbirine geçmiş (Ecnebi buna mash-up diyor).
Alice Cooper herkesi layklıyor deli gibi, neden acaba? İyi izlemeler.
Bizde geri vites yok!
Bu hafta izlediğim en ilginç videolardan biriydi. Aslında bir sürü göndermeli şaka yapılabilecek bir video ama sadece tuhaflığı için izleyin isterim… Bu arada başka yaşamlarda bazı insanlar böyle hobiler geliştirmek için zaman ve para bulabiliyor, hayallerinin peşinden geri vitesle koşuyor, bazıları da aniden yok olup gidiveriyor. Hayatlar, hayatlarımız.
Yazı biterken…
Yazıyı yazarken arkada çok sevdiğim 1995’ten nefis bir bilgisayar oyunu olan The Dig’in soundtrack’i çalıyor. Oyun müzikleri sevenlerin kaçırmaması gereken, sakin bir şeyler dinlemek isteyenlerin de artık ne yapacaklarını bilemediğim bir müzikal yolculuk. Aslında bunu en başa yazsam, yazıyı okurken müziği de dinleyebilirdiniz ama burası Türkiye, yok öyle! Kolaylık mı? Nhahahaha!