Tarihçi Yuval Noah Harari, çok hızlı ilerleyecek yepyeni bir evrimsel sürecin başında olduğumuzu, yapay zekanın olanaklar kadar riskler ve belirsizlikler barındırdığını, bu tehditlerin üstesinden ancak işbirliğiyle gelinebileceğini söyledi.
Bütün dünyada milyonlarca satan Sapiens kitabıyla ünlenen Harari, yapay zekanın daha önceki tüm devrimlerden farklı olduğuna, tarihte ilk kez bir teknolojinin kendi kendine kararlar verebildiğine dikkat çekti. İnsanın yarattığı yapay zekanın pek çok yönden insandan üstün olduğunu, insanlardan çok daha farklı şekilde düşünüp karar verebildiğini söyledi.
Harari, Türkiye İş Bankası’nın, Cumhuriyetin 100’üncü yıldönümü için düzenlediği uluslararası ‘Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış‘ başlıklı konferanstaki konuşmasında, “Yepyeni bir evrimsel sürecin hala ilk adımlarındayız. ChatGPT gibi yapay zeka çalışmaları, organik yaşamın gelişimiyle kıyaslanacak olursa henüz amip aşamasında” dedi. Bu inorganik zekanın organik varlıklara göre milyonlarca kat hızlı ilerlediğine işaret etti: “Organik hayat milyarlarca yılda evrildi, ama yapay zekada bu sadece birkaç on yıl sürebilir.”
Riskler
Harari’ye göre yapay zekayla ilgili asıl sorun, risklerin gerçek anlamda tespit edilememesinden kaynaklanıyor. İnsanlığın kendinden daha zeki ve güçlü bir şey yarattığını, bunun üzerindeki kontrolünü yitirme riski olduğunu düşünen Harari bu endişesini finans sektöründen bir örnekle açıkladı:
“Yapay zeka yepyeni finansal cihazlar geliştirebilir, bunlar insanların anlayabileceğinin ötesinde olabilir ve 20 yıl sonra hiçbir insan, finansal sistemin nasıl işlediğini anlayamayabilir. Tamamen yapay zekaya güvenmek zorunda kalabiliriz.”
Tarihçi, bunun sakıncasını yaşanmış bir olayla gösterdi. 2007-2008’de Wall Street’te birkaç deha yeni finansal araçlar icat etmişti. Kimse anlamıyordu bu araçları, kimse de regüle etmemişti. Birkaç yıl bunlar harika görünmüş, sonra hepsi çökmüştü.
“Yapay zekaya da finansal sistem üzerinde artan bir güç verirsek belki birkaç yıl her şey iyi gidebilir, sonra çökebilir ve kimse ne olduğunu anlayamaz” dedi Harari. Tabii, başka alanlarda da olabilir bu. “Öyle bir noktaya geliriz ki, dünyayı hiç anlamayabiliriz. Sistemler bizle ilgili kararlar almaya başlayabilir. Korkmamız gereken gelecek bu.”
‘Kültürel ve hukuki ortam değişecek‘
Harari’nin dikkat çektiği bir başka risk de insan zihnini, psikolojisini, insanın tüm ilişkilerini ilgilendiriyor. Harari, insanların kültürel varlıklar olduğunu, belirli bir kültürün içine doğduğunu ve tarih boyunca zihnimizi ve psikolojimizi şekillendiren tüm kültürel ürünlerin insanlar tarafından yaratıldığını hatırlattı. Yapay zekanın bu kültürel ürünleri, dahası, kültürel ortamı üretmeye başlaması, Harari’ye göre, giderek insanlara yabancı bir kültür oluşmasına neden olabilir.
Bugüne kadar kararları biz insanlar veriyorduk. Çiftçi tarlasına ne ekileceğine kendi karar veriyordu, liderler ülkeleriyle ilgili kararları kendileri alıyordu… “Ama artık insanların verdiği kararlar yapay yetkin zeka tarafından veriliyor” dedi Harari. “Dünya nüfusu 8 milyar, 8 milyardan fazla yapay zeka ajanı yaratabiliriz. İnsanlar karar vermede azınlıkta kalabilir.”
Harari, yapay zekanın verdiği kararları tanımaya yönelik kanunlar çıkmaya başladığına, her bir yapay zeka biriminin (ajanının) kişilik olarak kabul edilebileceğine ve böyle milyarlarca bağımsız kişilik üretilebileceğine işaret etti. “Bunlar kanun tarafından tanınan tüzel kişilik olabilir. Bunların banka hesapları olabilir, çalışan istihdam edebilirler. Şimdiye kadar şirketlerin kararları vardı, bunlar insanlar tarafından verilen kararlardı. Ama artık yapay zeka tarafından yönetilen şirketler göreceğiz” dedi.
‘Yeni iş alanlarını kestiremiyoruz‘
Şu anda insanların yaptığı pek çok işi yapay zekanın, robotların devralmasıyla yeni iş alanlarının da ortaya çıkacağını, ama o işlerin ne olacağını bilmediğimizi, istihdam olanaklarının nasıl şekilleneceğini kestiremediğimizi söyledi Harari, “Alternatif işlerin ne olduğuna dair fikrimiz, yeni nesle ne öğreteceğimize dair hiçbir fikrimiz yok. Çünkü geleceği tahmin edemiyoruz” dedi. “Herkes çocuğuna kodlama öğretiyor, ama belki yapay zeka insandan çok daha iyi kod yazacak. Ne bilelim? Dolayısıyla çocuklarımıza kodlamayı öğreterek belki büyük bir hata yapıyoruz.”
Böyle bir ortamda insanın kendini sürekli yenilemesi, keşfetmesi gerektiğini belirtti Harari, sonra da yapay zekanın ille de kötü bir şey olmak zorunda olmadığını, zaten kimilerinin de olumlu potansiyeline odaklandığını söyledi. “İnsan olarak biz de kendimizi geliştirme potansiyeline sahibiz ki hala keşfedemediğimiz inanılmaz potansiyelimiz var. Yapay zekayı geliştirmeye yönelik harcadığımız her bir dolara karşılık insana da bir dolar harcamamız gerekiyor” dedi.
Rekabet yerine işbirliği gerekiyor
Harari, yapay zekayla insan arasındaki ilişkiyi rekabet yerine işbirliği temelinde ele almak gerektiği kanısında, böylelikle insan toplumlarının kapasitesinin yükseleceğini düşünüyor, tabii bu konuda hızla ve bilinçle hareket edilirse. Tam bu noktada bir tehlikeye işaret ediyor: Onyıllardır şahit olduğumuz silahlanma yarışını yapay zekada da sürdürmek. Bu tehlike de önümüzde; çünkü Harari’nin dikkat çektiği gibi, herkes daha güçlü yapay zeka üretmede önder olmak istiyor, muazzam yatırımlar yapıyor, ama güvenlik ve kontrol için çok küçük kaynak ayrılıyor.
“Otomotiv şirketleri nasıl emniyet kemeri ve freni olmayan araç üretemiyorsa ve yatırımlarının yüzde 20’sini güvenliğe yönlendiriyorsa” dedi Hariri, “yapay zekada da güvenliğe yüzde 20 yatırım yapmalıyız. Sağduyulu olan bu, ama tarihte her zaman sağduyu kazanmıyor.”
Harari, uluslararası siyasi durumu da değerlendirdi, “yeni dünya düzeni”nin çöktüğünü, birçok ülkede sadece kendi uluslarının çıkarlarını gözeten milliyetçi liderler gördüğümüzü, halbuki ulusal çıkarlara sadık kalınsa da evrensel değerlerin hakim olduğu, uluslararası işbirliklerine dayanan bir anlayışa ihtiyaç duyulduğunu söyledi. “İklim değişikliği gibi küresel zorluklar ancak işbirlikleriyle aşılabilir” dedi.
Harari, Atatürk’ün “Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin” sözünü hatırlatıp “Liderlerin gelecek vizyonu olmalı diyoruz. Atatürk eskiye bakmadı ve gelecek için bir vizyon oluşturdu. İşte bu ruha şimdi de ihtiyacımız var” dedi.
Harari çocuklara da esnek ve değişime açık olmalarını, hayat boyu öğrenmeye devam etmelerini öğütledi.
İki günlük konferans
Atatürk tarafından Türkiye’nin ilk milli bankası olarak kurulan Türkiye İş Bankası’nın düzenlediği ‘Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış‘ konferansı iki gün sürdü. İş Kuleleri Salonu’ndaki konferansı açış konuşmasını Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy yaptı.
İlk gün İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bali, iktisadi bağımsızlık hedefinde Atatürk’ün ekonomi stratejilerini anlattı.
Roma Sapienza Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fabio L. Grassi’nin sunumu, ‘Atatürk’ü yeniden düşünmek, Batı medeniyetini yeniden düşünmek‘ti.
2011 Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Prof. Thomas J. Sargent günümüz makro ekonomik politikası üzerine değerlendirmelerini aktardı.
Doç. Dr. Y. Doğan Çetinkaya ‘Atatürk Dönemi İktisat Politikaları, Çağdaşlık ve Türkiye İş Bankası’, Araştırmacı Yazar Bilsay Kuruç ‘Cumhuriyet: 20. yüzyıla giriş‘, eski UNESCO Genel Direktörü Irina Bokova da ‘Atatürk’ün en büyük miraslarından biri olan kadın hakları‘ konularında konuştu.
‘Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir‘ başlıklı panelde Koç Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği ve Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Çiğdem Gündüz Demir, Antalya Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Havva İşkan Işık ve TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Başkanı Prof. Dr. Burcu Özsoy bilimsel alanda 100 yılda elde edilen kazanımlara ilişkin görüşlerini paylaştı.
‘Yükselen Yeni Nesil İstikbal Sizsiniz‘ panelinde ise milli tenisçi Batuhan Daştan, milli satranççı Batuhan Daştan, milli pentatlet İlke Özyüksel ve milli güreşçi Evin Demirhan Yavuz Atatürk’ün gençliğe verdiği önemi ve bıraktığı mirası milli sporcular olarak geleceğe nasıl taşıdıklarını anlattı.
Konferansın ikinci gününde İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran geleceğin bankası olma vizyonuna ilişkin bir konuşma yaptı. MIT Dijital Ekonomi Girişimi’nin Kurucu Ortağı Andrew McAfee de içinde bulunduğumuz dijital çağı değerlendirdi.
Prof. Dr. İlber Ortaylı da Cumhuriyet’in kurulduğu ortama, yüz yıl boyunca kat edilen mesafeye ve bundan sonrası için yapılması gerekenlere ilişkin görüşlerini aktardı.