ALTAN SANCAR
altansancar@diken.com.tr
@altansancarr
Millet ittifakının cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun iki gün önce Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na ‘son uyarı’sını yaparken göndermede bulunduğu Cambridge Analytica nedir ne değildir?
Siyasal iletişim danışmanı ve SİTA Politik Danışmanlık Genel Müdürü Suat Özçelebi, Cambridge Analytica hakkında bilinmeyenleri, bu türden bir girişimin hedef kitlesini ve olası sonuçlarını Diken’e anlattı.
Kılıçdaroğlu 1 Mayıs gecesi sosyal medya hesabından şöyle yazmıştı: “Son 10 güne iki gün kaldı. Ben son uyarımı yapayım. Fahrettin Altun, Serhat ve ekip arkadaşları Çağatay ile Evren; anlaşmaya çalıştığınız dark web dünyası, sizi yabancı istihbaratın eline düşürür. Cambridge Analytica’cılık oynamak sizin kapasitenizi aşar çocuklar. Son uyarımdır!”
Özçelebi, Diken’e yaptığı değerlendirmede, şirketin 2018’de kapansa da başka isimler altında faaliyetlerini sürdürdüğüne dikkat çekti. Özçelebi, esas hedefin gençler olduğunu vurguladı. Özçelebi her koşulda kapı kapı yapılacak seçim çalışmalarının önemine işaret etti.
Yurttaşın da rahat anlaması adına nedir bu Cambridge Analyticacılık?
Cambridge Analyticacılık, seçmenin sosyal medya verilerini, internetteki dijital ayak izlerini kullanarak siyasal eğilimlerini belirleme ve bu eğilimleri yine sosyal medya üzerinden gerekirse bireysel olarak algı manipülasyonlarıyla yönlendirmek olarak tanımlayabiliriz. ‘Deep fake’ olarak adlandırılan sahte videolar, konuşmalar, görüntüler, haberler vb. her türlü manipülatif malzeme bu sürecin kaçınılmaz bir parçası.
Cambridge Analytica davalara konu olan çalışmalarıyla seçmenlerin hangi veri setlerini topladı, bunları nasıl kullandı?
Bu skandalın ya da şirketin ortaya çıkmasına görece daha masum bir bilimsel araştırma çabası yol açtı. Önce Cambridge’de sonra Stanford’da bir psikometri uzmanı olan Michal Kosinski araştırmalarıyla sosyal medyadaki verilerin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Yaptığı bir test çalışması var ve bunun içinde Facebook kullanıcılarının verilerini kullanıyor, izinli olarak yaklaşık 270 bin kişiye ulaşıyor. Araştırma sonuçlarına göre bir insanı 10 beğeniyle iş arkadaşlarından, 70 beğeniyle arkadaşlarından, 150 üstü beğeniyle aile üyelerinden daha iyi tanımak mümkün.
Araştırmacının psikometrik algoritmasını öğrenmek isteyen, daha sonra CA’yı kuracak Alexandr Kogan, Kosinski ile irtibata geçiyor. Kosinski ortada karışık hedefler olduğunu anlayıp ayrılsa da Kogan elindeki veriler sayesinde Kosinski’nin modelinin benzerini geliştiriyor ve Cambridge Analytica’yı kuruyor. Başlangıçta 50 daha sonra 90 milyona kadar Facebook kullanıcının verilerine kimilerine izinli kimilerine izinsiz biçimde ulaşıyor. Bu veriler kişisel demografik bilgiler kadar beğeniler, konum bilgileri gibi çok ayrıntılı siyasal hedeflemelerin yapılmasına olanak veren veri setlerini de içeriyor.
Seçmenlerin sosyal medya verilerinin siyasetçilerin ellerinde sistematik biçimde olması siyasetçiler açısından ne gibi avantajlar yaratıyor? Seçmen davranışlarının sosyal medya bombardımanıyla (ki burada veri setlerinden yardım almak da söz konusu) ne derece etkileniyor? Sistem nasıl çalışıyor?
Bütün bu süreçlerde en kritik nokta, Kosinski’nin çalışması. Bu çalışma Alexandr Kogan tarafından istismar edilmiş olsa da asıl ve gittikçe büyüyen bir tehlike de denilebilir, şöyle bir durum var. Bu sistemin hem 2015 Brexit’te hem de 2016 Trump başkanlık seçimlerinde CA reddetse de aktif biçimde kullanıldığını biliyoruz. Bu ‘big data’ ya da ‘little data’ olarak adlandırılan veri setleri öğrenme algoritmalarıyla insan psikolojisini anlamak konusunda optimize edilmeye başladı.
Bu kişiselleştirme Netflix’in size bağlandığınızda yeni hangi filmleri önereceğini bilmesinin çok ötesinde hedeflemelere yol açabiliyor. Bireysel veya grup eğilimlerinin yapay zekayla birleşerek siyasal eğilimlerinizi yönlendirmekte kolaylıkla kullanılabildiğini Trump seçimlerinde adeta test ettik, biliyoruz. Konuyu daha iyi anlamak için bu konuda etkili bir belgesel olan ‘The Great Hack’i herkese tavsiye ederim. Oradaki Trinidad ve Tobago’da gençler üzerinden veriye dayalı kampanya örneğinde gençlerin nasıl manipüle edilerek oy vermekten vazgeçirildiği ve seçim sonucunun doğrudan etkilendiği görülebiliyor.
Mesela bu kişiselleştirme o kadar yüksek sayıya ulaşabiliyor ki bazı ABD eyaletlerindeki sonucu etkilemek için Trump seçim kampanyasında 175 bin ayrı versiyonun Facebook üzerinden seçmenlere gösterildiği belirtiliyor. ‘Big data’ sosyal medyayla birleştirildiğinde daha hantal, işlenmesi zor, pahalı kalırken, ‘little data’ ile daha küçük hedeflemelere hizmet edecek şekilde, bıraktığınız izlerle ulaşılabiliyor. Örneğin Google aramanız, Instagram beğenileriniz, uçak check in’leriniz, yemek siparişleriniz vb. her biri bizim hakkımızda işlenebilecek özel bir imza oluşturuyor.
Türkiye’de bu konuda bilinen bir hazırlık gözünüze çarptı mı?
Bu konuda özel bir hazırlıktan çok, Trump ve Brexit örneklerini yaşatan Cambridge Analytica’nın kapanmasına rağmen başka şirketlere dönüştüğü ve hala bu işin yapıldığını biliyoruz. Facebook veri gizliliğini sağlayamadığı için bu konuda 5 milyar dolar cezaya mahkum oldu. Çok kritik bir seçim sürecinde her şeyi yapabileceğini düşündüğümüz siyasetçilerin bu ve benzeri araçları kullanabileceklerini düşünmek çok da spekülasyon sayılmaz. Örneğin Rusya’dan, Trump seçiminde olduğu gibi Türkiye’ye bu anlamda bir müdahale, hack girişimleri ya da trol hesapların yönlendirilmesiyle bazı hesap ve kişileri itibarsızlaştırmaya dönük sahte videolar, yayınlar, çalışmalar yapılması hiç sürpriz olmaz.
Siz bir uyarı yaptınız ver dediniz ki “‘Little data’ya giderken ‘big data’dan olmayın.” Ne demek istediniz?
Ben dimyata pirince giderken evdeki bulgardan olmaya bir gönderme yapmak istemiştim. Veri analizlerine, manipülasyonlarına odaklanırken, bunlara kapalı görünen Anadolu’daki gerçek seçmenin eğilimlerini gözden kaçırmamak, konvansiyonel mecraların da bu seçimde hala etkili bir unsur olduğunu unutmamak gerektiğini hatırlatmak istedim. Özellikle door to door (kapı kapı), grassroots/taban etkinlikleri…
Son olarak biliyoruz ki seçimin kaderini bir yerde genç seçmenler belirleyecek. Tüm bunları birleştirdiğimizde bu çalışma iddiası gençleri nasıl etkiler?
Sosyal medya üzerinden yapılacak her türlü manipülasyonda ana hedef kitle gençlerdir. Özellikle onlar buna yönelik hesapların içinde değerlendirileceklerdir. Örneğin iktidarın, gençlerin arasında üçüncü sıraya kadar gerilediği yönünde araştırmalar var. Kendisine oy vermekte oldukça geri duran genç kitlenin belli gruplarının kendisine oy vermese bile sandığa gitmemesi konusunda bir çalışma, hedefleme yapabilir. Bu konuda da en uygun mecra elbette sosyal medya.