Madımak, Trakya Olayları’ndan Maraş ve Çorum’a uzanan planlı saldırılarla hesaplaşılamadığı için yaşandı. Mağdurların kimliği değişti ama her defasında yinelenen “tahrik” masalı, hedef gösterip tetikçilik yapan matbuat, taşıma kıtalar, olaylara etkin müdahale etmeyen kolluk yerli yerinde durdu. 1993 Sivas’ından da ders alınmadı. Öyle olsa Madımak’ta canını zor kurtaran Aziz Nesin’i katliama zemin hazırlamakla suçlayan köşe yazarları bugün hâlâ ahkâm kesebilir miydi, milletvekili olup Meclis’e girebilir miydi? O gün “kahrolsun laiklik” diyenlerin politik takipçileri bugünün muktediri olabilir miydi?
Her 2 Temmuz’da unutmadık diyoruz, ama unutmayanlar maalesef her geçen gün azalıyor. Çünkü gerçek bir yüzleşme iradesini toplum içerisinde büyütecek bir güce ulaşamıyoruz. Kişisel belleklerde derin izler yaratan katliamları ve saldırıları kolektif hafızamızın temel bir hesaplaşma konusu haline getiremiyoruz. İçimize kapandıkça yakın tarihin benzer olaylarını bütüncül bir perspektiften ele almakta, birbirleriyle ilişkilendirmekte zorlanıyoruz.