Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Tartışmalı dezenformasyon yasası iki yıldır yürürlükte. Bununla birlikte sosyal medya paylaşımları ve sokak röportajları art arda soruşturma ve cezalandırma konusu olmaya devam ediyor. Türkiye geçen yılı, Sınır Tanımayan Gazeteciler Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’e göre 165’inci sırada tamamladı. Her yıl istikrarlı bir geriye gidiş söz konusu. Bununla yetinmeyip, sansürde ve baskıcı uygulamalarda hız kesmeyen iktidar, daha önce gündeme getirdiği ‘etki ajanlığı’ düzenlemesini yeniden çekmeceden çıkardı. Tıpkı dezenformasyon yasasında olduğu gibi belirsiz tanımlamalarla gazetecilik faaliyetlerini suç unsuru haline getirecek olan ‘etki ajanlığı’ düzenlemesi geçtiğimiz mayıs ayında 9’uncu Yargı Paketi taslağında yer almış ama tepkiler üzerine geri çekilmişti.
Bu kez farklı bir torba yasa teklifi kapsamında bir kez daha karşımızda ve önümüzdeki günlerde mecliste görüşülecek. Yasa, hem ifade özgürlüğüne bir büyük darbe daha indiriyor hem de sivil toplum örgütleri ve ülke dışından hibe alan bağımsız medya kuruluşlarının ‘ajanlıkla’ suçlanmasının önünü açıyor. Benzer bir yasa 2015’te Putin’in talebiyle Rusya’da da geçirilmiş ve muhalefet üzerindeki baskı artmıştı. Rusya’nın izinden giden Gürcistan hükümeti de on binlerce insanın protestosuna rağmen aynı yasayla toplumsal muhalefet üzerindeki kontrolünü güçlendirmek istiyor. Ağır vergiler altında ezilen, yoksulluğun en derinine gömülmüş, sabaha hangi çürümüş kurumdaki skandalla uyanacağını bilemeyen bir halkın sesinin, fikrinin ‘ajanlık’ suçlamasıyla kesilmek istenmesi şaşırtmıyor. Tıpkı, iktidarın altından kalkamadığı sorunlar büyüdükçe baskıcı tavrını artırması gibi… Bu yasa, halkı bilgilendirmek gibi kamusal bir görevi icra eden gazetecilere ayarlı değil sadece; canı yanan, hakkı yenen herkes için.