
SELİM BAŞARIR
iletisim@selimbasarir.org
Dünyanın her ülkesinde, sağlık ve can kayıplarının yanında çok farklı sorunlara da neden olan CoViD-19 salgınından, her ülkenin geleceğinin teminatı olan genç nüfus da yoğun bir şekilde etkilendi.
Psikoterapist meslektaşlarımla mesleki sohbetlerimizde sık sık gündeme gelen bu öncelikli konuda sözü, psikolog Gözde Emir’e bırakıyorum:
“Pandemi sürecindeki zorunlu kapanmalarla beraber gençlerle okullarının arasına -her anlamda- mesafeler girdiği ve bu yıl okula geri dönüş sonrasında hâlâ uyum zorluklarının sürdüğü artık hepimizin bildiği bir gerçek.
Özellikle liseye yeni başlayanlarda, zor bir sınavın ardından yeni bir okul hayatına, yeni arkadaşlıklara ve farklı derslere uyum sağlanması mecburiyeti, zorlukları daha da arttırıyor.
Hâl böyle olduğunda, gençlerin birbirleri arasındaki aktarımlarını güçlendirip akranlarıyla başarılı iletişim kurma, ikili ilişkilerdeki çatışmalar ve duygu dalgalanmaları ile başa çıkma gibi sosyal becerilerinin pekişmesinde önemli rol oynayan lise ortamı, bu işlevleri ve katkıları açısından yetersiz kalma riski ile karşı karşıyadır.
Aylardır evde kapalı bir halde, derslerini ve sosyal yaşamlarını sanal ortamda sürdürmüş öğrencilerin duygusal ve sosyal gelişimlerinin kesintiye uğramış olduğu bir gerçekse, halen liselerin onları yetişkin yaşamına hazırlama işlevi de ciddi bir şekilde aksamıştır.
Nitekim 16-18 yaş arası gençlerde, rehberlik, psikolojik danışmanlık veya psikoterapi talebiyle başvuru oranlarının bu öğretim yılı başından itibaren sürekli olarak artışı dikkat çekmiştir.
Ebeveynden ayrışmak, kendi hayalleri doğrultusunda bir meslek seçimi yapmak, sosyal çevre edinmek ama aynı zamanda da akademik başarıyı sağlamak konusunda her genç aynı akademik ve psikolojik performansı gösteremeyebilir. Keza, ailelerin beklentilerini karşılayamama düşüncesi de çok önemli bir etkendir. Tüm bunların en önemli sonucu olarak gençlerde ‘performans anksiyetesi’ artar.
Artan ‘performans anksiyetesi’, ani ve kısa depresif süreçlerle, kaygı artışıyla, fiziksel rahatsızlıklarla ve nihayetinde de yüksek stresli olarak algılanan ortam(lar)dan her tür kaçış girişimleriyle kendisini belli eder. Üstelik, her çeşit belirsizliğin yarattığı baskı da, istisnasız her öğrenciyi az çok etkiler.
Gençleri bu olumsuz duygu ve düşüncelerden uzaklaştırmak için ebeveynler ve öğretmenlere düşen görevler öncelikle; onlara koşulsuz destek göstermek, kendi kaygılarını bulaştırmamak, kıyaslama yapmamak, nasihat vermeden önce onların bugüne ait sıkıntılarını anlamak ve sorunları asla küçümsemeyip ciddiye almaktır.
Eğer olumlu yanıt ve yardım üretemiyorsak ya da karşımızdaki genci anlayamıyorsak, en doğru girişim, zaman yitirmeden bir psikolojik danışmanlık desteği almaktır…”