• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Gazetecilik etiği, gazeteciliğin ta kendisidir

23/03/2017 20:15

 

MUSTAFA ALP DAĞISTANLI

mustdagistanli@gmail.com

Özellikle bu memlekette ve başka ülkelerde de gazetecilik prensiplerine, etiğine uygun iş yapmak gazetecinin başını belaya sokar, sokuyor; biliyoruz. İşsiz kalırsınız, aforoz edilirsiniz, takibata uğrarsınız, mahkemeye düşersiniz, sizi çürütmek için hapse atarlar…


Gazetecilik etiğine, ilkelerine uygun davranmamanın topluma ve gazeteciliğe nasıl zararlar verdiğini de görüyoruz, yaşıyoruz. Ama gazetecilik etiği ve ilkeleri aslında gazetecileri koruyabilir de.

Barbaros Muratoğlu… Fotoğraf: Reuters

Dün mahkemeye çıkan Doğan Holding Ankara Temsilcisi Barbaros Muratoğlu’nun duruşmadaki lafları ibret verici bir örnek mesela. Muratoğlu gazeteci değil, ama yine de gazetecilikle ilgili konuşmamızı boşa çıkarmayacak bir durum var.

Muratoğlu 2012’de bir davetle ABD’ye gitmiş ve beraber gittiği heyet Pensilvanya’da Fetullah Gülen’i de ziyaret edip fotoğraf çektirmiş. Davetin kimden geldiğini, söylemediği için, bilmiyorum. Davet aslında o zaman Hürriyet’in Ankara temsilcisi Metehan Demir’e gelmiş. Demir gidemeyeceğini söylemiş ve “Sen ABD’yi görmediysen sen git istersen” demiş.

Kural şu: Gazeteci, gazetesinin verdiği parayla gitmeli. Fakat bir sürü şirketin bir sürü gazeteciyi yakın veya uzak diyarlara gezilere götürdüğünü ve sonra bu gazetecilerin oralardan ‘haber’ler yazdıklarını biliyoruz. Bu çok yaygın ve çok yanlış bir uygulama. Paranı başkası (şirket vs) veriyorsa yazdığın habere güvenemeyiz.

Evet, şimdi ‘FETÖ’ soruşturması kapsamında ‘örgüte yardım etmek’ suçlamasıyla tutuklu olarak yargılanan Muratoğlu gazeteci değil ama, anlattıkları bu ‘ahlaksız teklif’lerin ve uygulamaların normalleştiğini gösteriyor. Gazeteci Metehan Demir’in cümlesi bunu gösteriyor. Bir kere, gazeteci olmayan bir yönetici gazeteci yerine gidiyor! İkinci ‘kriter’, daha önce ABD’yi görmemiş olmak. Demek bir tür piyango olarak bakıyorlar böyle davetlere.

Fakat işte, yöneticinin buna tevessül etmesi de gidilen yerle, davet sahibiyle, bu durumda artık zehirli hale gelmiş, şeytanlaştırılmış biriyle kurum arasında yine uygunsuz bir ilişki kurmuş oluyor. (Hoş buraya gelene kadar gazete patronlarının ne pis ve uygunsuz ilişkileri var…) Ama Muratoğlu ‘neticede geziye gitmekte bir sorun görme‘miş.

Üstelik, gezide “Bütün gazetelerin İzmir temsilcileri var”mış; Hürriyet’in İzmir temsilcisi Deniz Sipahi de. Dahası, gezi, Muratoğlu ve Sipahi için ‘tamamıyla turistik’miş.

Başkasının parasıyla turistik gezinin bir bedeli her zaman olur. Doğan Medya Grubu’nda, Hürriyet gazetesinde gazetecilik etiği ve ilkeleri hakim olsaydı, Muratoğlu şu anda, çok büyük ihtimal, içeri düşmemiş ve yargılanmıyor olacaktı (Muratoğlu’nun da Fetöcülükle ilgisi yok anlaşılan, ama bizim konumuz bu değil).

Gazetecilik etiğinin nasıl kurtarıcı olabileceğine çok iyi bir başka örnek de Can Dündar’ın meşhur MİT TIR’ları haberi. Zaten pek de iyi yazılmamış bu haberde çok temel bir eksik, yanlış, ilke ihlali var.

29 Mayıs 2015 tarihli Cumhuriyet gazetesinin manşeti şu: “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar.” Üstbaşlık da şöyle: “İçişleri Bakanı Ala ‘İçindekileri biliyor musunuz’ demişti. Artık biliyoruz.”

Artık? İşte!?

O zaman 15 ay önce, 21 Ocak 2014’te Aydınlık’ta yayınlanmış şu habere bir bakalım: “İşte TIR’daki cephane.”

Haberin iç sayfadaki sunumu da şöyle:

Derdim gazeteleri yarıştırmak değil. Olay 19 Ocak 2014’te cereyan etmişti. Aydınlık da iki gün sonra bir fotoğraf bulup asıl önemli şeyi yapmış, yani TIR’ların içinde silah/mühimmat olduğunu belgelemiş. Cumhuriyet ek olarak görüntü bulmuş. Güzel iş tabii. Ama bu haberi iyi bir gazete/gazeteci ilk kez kendi veriyormuş sunamaz; ‘işte’lerle, ‘artık biliyoruz’larla…

Üstelik, yine Can Dündar’ın haberinde hiç değinilmeyen daha önceki silah yüklü TIR haberleri de var; yani daha önce de fotoğraflarla belgelenmiş Suriye’ye giden silah yüklü TIR’lar. Mesela biri bu son olaya yakın bir tarihte, 10 Kasım 2013’te, medyaya sergilenmiş, fotoğrafla.

İlk ben yaptım sevindirikliğiyle meslektaşlarınızın hakkını yememeniz gerekir, önce yapılan haberlere atıfta bulunmanız gerekir, haberinizi daha dolgun ve zengin kılar bu zaten ve okurunuzu da daha iyi bilgilendirmiş olursunuz, ayrıca okurdan daha önce yapıldığı bilgisini de saklamamış.

Bu haber yüzünden Can Dündar ve Erdem Gül’ün casuslukla falan suçlanması tam saçmalık ve suçu örtme çabası (MİT TIR’larının durdurulması ve aranmasıyla ilgili dava sürüyordu bu haber yayınlandığında da). Bu haberi yayınlamak, kendine gazeteci diyen herkesin boynunun borcudur. Hukuk tamamen lağıma bulanmış paspas haline getirildiği için memlekette hiçbir garantisi yok tabii ama Can Dündar ve Cumhuriyet gazetesi bu basit ilkeyi, sadece gazetecilik etiği olarak değil, sade bir dürüstlük olarak da koruyup hareket etselerdi belki de yargılanmayacaklardı.

Abarttığımı düşünüyor olabilirsiniz, ama Can Dündar abarttığımı düşünmüyor galiba, bana hak veriyor sanırım. Çünkü bakın savunmasının ilk argümanı şu: “Peki bu görüntüler bir ‘SIR’ teşkil ediyor mu? Önce buna bakalım: Bizim bu haberi ilk veren gazete olduğumuz zannediliyor. Büyük hafıza kaybı… Olayın ilk kez kamuoyuna yansıması, bizim haberimizin çıkmasından 14 ay önce, TIR’ların çevrilmesinin hemen ertesi günüdür. 20 Ocak 2014 tarihli gazeteler MİT’in kontrolündeki TIR’ların jandarma tarafından durdurulduğunu manşetten vermişti.”

Can Dündar haberini yazarken, savunmasında sözünü ettiği ‘büyük hafıza kaybı’na kendi de uğramış. Bunun yanlış olduğunu kavramış olmalı kendisi için de ki mahkemeye de kavratmaya çalışıyor.

Şimdi hapiste olan Cumhuriyet İçra Kurulu Başkanı Avukat Akın Atalay, Can’la Erdem tutuklandıklarında CNN Türk’te birkaç AKP’li avukatın karşısına çıkmış ve en temel savunma argümanlarından biri olarak bu haberin daha önce gazete ve internet sitelerinde çarşaf çarşaf çıktığını söylemişti.

Tabii, ‘devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklama’ suçundan yargılandıkları için daha önce açıklanmış olduğunu söylemeleri doğru ve kuvvetli. Ama haberi verirken de bu doğru ve kuvvetli unsuru atlamasalardı daha doğru ve kuvvetli durumda olurlardı.

Ama ilke dediğimiz, işimize yaramasa da gözetmemiz gereken şeydir. Gazetecilik ilkeleri o anda size ayak bağı olarak görünse de toplumu korur. Aslında gazeteci olarak sizi de korur. Ama en temel kural şudur: gazetecilik etiği, gazeteciliğin ta kendisidir. O etikten taviz verdiğiniz ölçüde gazeteciliği de eksiltirsiniz.

Kategori:Agora

Tüm yazılar: Mustafa Dağıstanlı

SON HABERLER

İsrail-İran gerilimiyle ilgili provokatif paylaşımlara soruşturma

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İsrail-İran gerilimiyle ilgili provokatif paylaşımlara resen soruşturma başlatıldığını duyurdu.

Axios: ABD, İran füzelerinin savunulmasında İsrail'e yardım etti

İran’ın füze saldırılarının püskürtülmesinde ABD’nin İsrail’e destek verdiği öne sürüldü.

Netanyahu, İran halkını rejime karşı ayaklanmaya çağırdı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, “İran halkının özgürlükleri için zalim ve baskıcı rejime karşı ayağa kalkmasının zamanı gelmiştir” dedi.

Atom Enerjisi Ajansı: İran'daki Natanz nükleer tesisinde sızıntı var

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) İsrail’in hedef aldığı İran’ın Natanz nükleer tesisinde sızıntı olduğunu bildirdi.

İranlı yetkili: İntikamımız daha yeni başladı

Reuters’a konuşan üst düzey bir İranlı yetkili, “İntikamımız daha yeni başladı. Komutanlarımızı, bilim insanlarımızı ve halkımızı öldürmelerinin bedelini ağır ödeyecekler” dedi.

Türkiye'de hiç bilinmeyen çok ilginç bir müessese: İstifa…
Bu bir veda değil

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 782 gündür hapiste

YAZARLAR

Dere Sokak Üçlemesi, 'Körfez'le sona eriyor

Behzat Şahin

Yanlış 'tarafında' bu ısrar acep nedendir?

Mustafa Dağıstanlı

Mutluluk pazarlama

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Eşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi

Murat Sevinç

Bağıran lüks, suskun zarafet

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Halayda kiminlesin?

Ayhan Tinin

İlhan Şeşen'i üne kavuşturan aşkı: Bir adam, iki kadın ve 'ellerimde çiçekler'

Meşerret Şerbetçi

GÜNÜN 11’İ

Fehmi Koru: Sınırlarımızda yeni bir savaş çıkabilir…

Abbas Güçlü: Gençlerimiz mutsuz hem de çok mutsuz

Fikret Başkaya: Bireyler borçlu, aileler borçlu, belediyeler borçlu, şirketler borçlu, devletler borçlu…

Esfender Korkmaz: Türkiye yüksek teknoloji üretmezse, dış açıklardan kurtulamaz

Abdulkadir Selvi: Trump, İran'ı vurmak için vize isteyen Netanyahu'ya, 'Makul ol Bibi' demişti

Murat Muratoğlu: Mehmet Şimşek ne yapmaya çalışıyor gerçekten?

Mustafa Mutlu: İsrail'in arkasında ABD var

Zülal Kalkandelen: VELA, Mersin Limanı'ndan kolayca ayrıldı

Yalçın Karatepe: Raflarda ithalat, tarlada iflas, hanede açlık varken neyin büyümesi bu?

Çiğdem Toker: Milletin canı burnundayken Şimşek'in 'program çalışıyor' ezberi ziyadesiyle sıktı

Zeynep Aktaş: Son bilançolara göre Koç Holding'in esas faaliyet kârı yıllıklandırılmış verilerle yüzde 79 azaldı

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×