CANAN COŞKUN
canancoskun2@gmail.com
@canancoskun
Askeri casusluk suçlamasıyla beş ay önce tutuklanan gazeteci Müyesser Yıldız, bugün yapılan ilk duruşmada yurt dışı çıkış yasağı konarak tahliye edildi.
Beş aydır Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan Odatv Ankara Haber Müdürü Yıldız ve tutuksuz olarak yargılanan Tele 1 Tv Ankara Temsilcisi İsmail Dükel ‘devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri açıklama’ suçlamasıyla yargılanıyordu.
İkili bugün Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıktı.
Duruşmayı aralarında Bülent Tezcan, Erdoğan Toprak, Tekin Bingöl, Yaşar Tüzün, Gülizar Biçer Karaca, Ali Haydar Hakverdi, Aylin Nazlıaka, Mustafa Balbay’ın aralarında bulunduğu çok sayıda CHP milletvekili takip etti.
Yaklaşık 200 kişilik salonda yapılan duruşmaya sanıkların yanısıra haber kaynağı astsubay Erdal Baran, yakınları ve avukatları katıldı. Yıldız salona girerken alkışlarla karşılandı.
Duruşma astsubay Erdal Baran’ın savunmasıyla başladı. Baran, tarafına yöneltilen suçlamaları reddederek, “Gizli bilgilerin olduğu yazıları hiç görmedim. Konumum gereği görmem çünkü ikmal astsubayım” dedi. Baran, 10 yıldır bipolar tedavisi gördüğünü, şizofreni ilaçları kullandığını belirterek, “Bu rahatsızlığım nedeniyle yapmadığım şeyleri yapmışım gibi anlatıyorum” dedi.
Mahkeme başkanı Halit Kılıç, Baran’a suçlama konusu yapılan telefon tapelerindeki konuşmaları sordu. Baran, bu konuşmaların kendisine ait olduğunu, ancak konuşmaların içeriklerinin çoğunlukla basına yansıyan bilgilerden oluştuğunu veya uydurma olduğunu söyledi. Baran kendini, “Kendimi önemli göstermek için söylediğim şeylerdi” diye savundu.
‘Gazeteci sorar’
Başkan, Baran’a Müyesser Yıldız’ın tapelerde Libya’ya gidecek komutanın kim olduğunu neden sorduğu sorusunu yöneltti. Bu sırada salondaki seyirciler “Gazeteci sorar” diye tepki gösterince başkan, seyircilerin ses çıkarması durumunda salondan çıkartılacağını söyledi.
Başkan, Baran’ın tapelerini okurken bazı bilgilerin tahminden ileri gittiğini söyledi. Baran da bu bilgiyi devre arkadaşından öğrendiğini belirtti. Başkan askeri bilgilerin telefonda bu kadar rahat konuşulup konuşulmadığını sordu. Baran, “Bizim için olağan geliyor” dedi.
‘İntikamname’
Baran’dan sonra söz hakkı Yıldız’a verildi. Yıldız sözlerine ‘yargılanmalarına sebep olanın bir iddianame değil, bir intikamname olduğunu’ söyleyerek başladı ve herhangi bir savunma yapmayacağını söyledi. Ancak, ailesi başta olmak üzere kendisine sahip çıkan insanlar için söyleyecekleri olduğunu belirtti.
Yıldız’ın konuşmasından öne çıkan kısımlar şöyle:
“Bu intikamnameyi önünüze geldiğinde layık olduğu yere, tarihin çöplüğüne göndermenizi dilerdim, ama yapmadınız. Oysa bunu kabul ettiğiniz gün, tensipte aldığınız kararlarla, o kağıt yığınının ne kadar pervasızca derlendiğini tespit edip ortaya koyan sizlerdiniz. Ancak istenirse hala bir fırsat var. Bizleri yargılamakla zaman geçirmek yerine, ‘Bak, seni hiçbir delil, belge olmadan ve hukuku ayaklar altına alarak tutuklayıp hapse attık. Sebebi de bazı büyüklerimizi rahatsız etmen’ mesajının verildiği bu intikamnameyi hazırlatanların peşine düşüldüğü takdirde, ülkenin güvenliği adına çok daha önemli bir hizmet yapılmış olunacaktır.”
‘İşim insanlarla görüşmek’
“Polis müdürünün fezlekesinde, ‘Gazeteci kimliğini kullanarak, birçok şahıs ile irtibatlıdır’ diye yazılmış. Ne demek gazeteci kimliğini kullanarak? Gazeteciyim yahu, işim bu. İşimin birinci gereği de insanlarla görüşmek. Sanki gazetecilik kimliğimi kullanarak dolandırıcılık yapmışım!”
‘Sınanmadığım bir canım kaldı’
“Bu meslekte işsizlikle de açlıkla da hapisle de sınandım. Sınanmadığım bir canım kaldı. Onunla da sınayabilirler, umurumda değil. Ama bırakın dirimi, benim ölümü bile haksızlık, hukuksuzluk, yanlışlık, ihanet karşısında susmaya, yani mesleğime, milletime, ülkeme ihanete kimse razı edemez. Yaklaşık 40 yıllık gazeteciyim. Bunun 10 yılında devlette görev yaptım. Önümden çok gizli bilgi-belge geçti. Devletin güvenliğinin ne olduğunu ve ne olmadığını iyi bilirim.
Devletin güvenliğini düne kadar Fethullah Gülen’in önünde el pençe divan duranlardan, İmralı’daki teröristbaşıyla görüşen ve görüşmek için sıraya girenlerden, askere, polise silah bıraktırıp teröristlere resmi geçit yaptıranlardan, bir başka ülkeye hizmet için yemin etmiş olanları büyükelçi atayanlardan, milli mücadeleden beri düşmanın hedefinde olan Türk ordusunu bin bir kumpas, hile ve desise ile tasfiye edenlerden öğrenecek değilim.”
Son söz Odatv davasından
“Son sözüm, yine dokuz yıl önceki Odatv kumpas davasından olsun:
‘Bu siyasi bir davadır. Ne kadar yatacağımıza, ne zaman çıkacağımıza bizi aldıran irade en baştan karar verdiği için sizden herhangi bir talebim yoktur’ demiştim. Bunu aynen tekrarlıyor, sadece şunu eklemek istiyorum; elbette bir gün savunma yapacağım. Ama burada değil; bu intikamnameyi hazırlatan ve hazırlayanlar bağımsız ve tarafsız Türk mahkemelerinde yargılandıkları gün, en olmadı tarih önünde hesaba çekildikleri zaman, benim de bir çift sözüm olacaktır.”
‘Bir ülke gazetecisi kadar özgürdür’
Yıldız’ın ardından İsmail Dükel savunma yaptı. Dükel şunları söyledi:
“Bir ülke gazetecisi kadar özgürdür. Demokrasisi basını kadar güçlüdür. Bugün buradayız ve yargılanıyoruz. 40 yıllık gazeteciyim. Bu ülkede bir bakan dün istifa etti. Söyleyen medya ile söyleyemeyen medya ortada. Bir gazetecinin neden yargılandığına buradan bakmak gerek belki de. Binlerce haber yaptım, bir tek haberimde tekzip yoktur. Neden? Çünkü bir haber geldiği zaman iki doğrulama yaparım. Eğer alamazsam kılımı kıpırdatmam. Erdal Baran arayıp soruyordu. Ben gazeteciyim, haber kaynaklarım olur. Bir gün olur siz olursunuz, bir gün savcı olur. Ben gazeteciyim ve bilgi almak zorundayım. Bu benim görevim. Bu suçlanacak bir durum değildir. Gazeteci olduğum için yargılandığımı düşünüyorum. Benden casus, vatan haini çıkmaz, vatanperver çıkar benden.”
Savcı: Tutuklulukları devam etsin
Avukatların savunmalarının da tamamlanmasından sonra duruşma savcısı taleplerle ilgili mütalaasını açıkladı.
Savcı, sanıklar hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 327. maddesinde düzenlenen ‘devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri temin etme’ suçlamasıyla Ankara başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına ve tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar verilmesini talep etti.
Savcı ayrıca soruşturmanın başlamasına sebep olan ihbar mektubunda imzası olan Durmuş Özkan’ın açık kimlik bilgilerinin tespit edilip edilmediğinin emniyete sorulmasını istedi.
‘Mütalaayla ilgilenmiyorum’
Savcının mütalaasından sonra söz hakkı verilen Müyesser Yıldız şunları söyledi: “Ben buraya kendimi kurtarmak için gelmedim. Devletin ve hukukun namusunu kurtarmak için geldim. Bu kadar konuşulduktan sonra takipsizlik kararı verip bunu yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunmadığınız sürece mütalaa ile ilgilenmiyorum.”
Erdal Baran da delillerin toplandığını belirterek bunları karartma riskinin olmadığını söyledi. Devlet memuru olduğunu da hatırlatan Baran, tahliyesini talep etti.
Adli kontrolle tahliye
Mahkeme, ara kararında Müyesser Yıldız’ın tahliyesine karar vererek yurt dışına çıkışını yasakladı. Heyet, İsmail Dükel’in savunması alındığı için karakola imza verme adli kontrolünün kaldırılmasına, yurt dışı çıkış yasağının devamına karar verdi. Mahkeme, Erdal Baran’ın tape kayıtları, Milli Savunma Bakanlığı’nın dosyaya gönderdiği yazıları göz önünde bulundurarak tutukluluk halinin devamına hükmetti.
Savcılığa bildirim
Mahkeme ayrıca sanıklar hakkında TCK’nin 327. maddesinde düzenlenen ‘devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etmek’ suçlamasıyla Ankara başsavcılığına bildirimde bulunulmasına karar verdi.