Türkiye’nin gidemediği turnuvalarda, yani neredeyse hepsinde, memleketin çay bahçelerinde, ekseriyetle sarı formalıları destekledik, ağzımızdan çekirdek kabukları saçarak, “Berezilya acar takım canım” diye Üründülistik yorumlarda bulunduk; sonra aynı Brezilya kırk yılın başı katılmayı başardığımız bir turnuvada gelip çanımıza ot tıkadı. Olsun varsın.
Brezilya yine, evsahipliğinin de etkisiyle, 2014 Dünya Kupası’nın da en güçlü favorisi gibi. Brezilya futbolunun Fatih Terim’i olma yönünde emin adımlarla ilerleyen Scolari, can sıkıcı Menezes döneminden sonra, pragmatik yumruğunu masaya vurup personel bakımından bildiğimiz ‘Berezilya’ takımlarına pek benzemeyen bu ekipten, tıkır tıkır çalışan bir makina yaratmayı başardı.
Brezilya klasik 4-2-3-1’le diziliyor sahaya. Kalede Julio Cesar muhtemelen son turnuvasına çıkacak.
Savunmanın göbeğinde Rusya’da ölümlerden dönüp kendini baştan yaratan Thiago Silva ile zayıf halka David Luis var. Uruguay’la oynayacakları çeyrek final maçında o bildik hatalarından birini yaparsa, onu Jose Mourinho bile kurtaramaz. Sağ bek en az Cafu kadar heyecan verici: Dani Alves. Solda muhtemelen Marcelo, belki Maxwell oynayacak.
Scolari takımlarından alıştığımız üzere göbekte duble-Gattuso formülü var; muhtemelen Luis Gustavo ve Ramires bu rolü üstlenecekler. Oyunun merkezinde Oscar yer alırken; Scolari’nin belki de ülkeye en büyük hizmeti, Fred’i rehabilite etmesi oldu.
İki kanattan Fred’i destekleyecek olan adamlarsa pırpırlıktan yıldızlığa terfi etmesini beklediğimiz Neymar’la, halka ve olaylara tercüman olması beklenen Hulk.
Hoca: Luis Felipe Scolari
65 yaşındaki Luis Felipe Scolari, mukadessatçı kasaba siyasetçisi imajıyla 2002’den sonra bir kez daha kupayı kaldırmak için Brezilya’nın başında sahaya çıkacak. İmajı doğrultusunda oyuncularına seksi yasaklayan Koca Phil, tabuları olmayan, oyuna pragmatik yaklaşan, kendini kanıtlamış bir taktisyen olduğu kadar, futbolcularını dışarıdan gelen baskılardan azade tutabilmesiyle de öne çıkan bir hoca.
Esas oğlan: Neymar
Gelin itiraf edelim: Bizim istediğimiz Brezilyalı yıldız bu değil. Nerede resimlerinden bildiğimiz Vavaların Garrinchaların bizdenliği, nerede Sokrates’in ya da Rivaldo’nun karizması. ‘Berezilya’dan beklediğimiz, Bodrum’da ‘boat trip’ satmaya çalışan hanutçu tipli bu çocuk değildi. Gerçi Neymar şimdiden 49 milli maçta 31 gol atarak, ortada rekor bırakmayacağını kanıtladı. Barselona’da geçirdiği çok da şahane olmayan sezonun ardından gözler çalım kralının üzerinde olacak.
Bizim oğlan: Jefferson
Evet evet tam da o Jefferson. Kaleye geçer mi bilinmez ama koskoca Brezilya’nın kutsal 1 numaralı formasını 2005-2008 yılları arasında Trabzonsporlu taraftarlara kurdeşen döktüren Jefferson de Oliveira Galvão koruyor.
Ben ona işletme yaz dedim: Bernard
Henüz ilk 11 kapısını aralayamadı ama Lucescu’nun boş atmayacağını (Maldaraşanu’yu bir an için unutamaz mıyız?) hepimiz biliyoruz. Şaktiyar’ın 21 yaşındaki oyunkurucusunda hız, yaratıcılık, özgüven; hepsi var. Yarı finaldeki Arjantin maçında sonradan oyuna girip skoru değiştirecek bir adam varsa, o Bernard olabilir.
Vedat Milor yazsa: Hünkârbeğendi
Üstad Brezilya’yı muhtemelen hünkârbeğendiye benzetirdi. Hem gösterişli, hem lezzetl, hem de hiç eskimeyen bir klasik. Göze de hitap eder, mideye de.
Mazi: Hasan Şaş’ın kellesi kadar parlak
Vitrinde duran beş kupayla Dünya Kupası tarihinin en iyi takımı. Son olarak 2002’de Almanya’yı yenerek şampiyon oldular. Son evsahiplikleri ise 1950’deydi. 200 bin kişinin doldurduğu Maracana’daki finalin sonunda Uruguay kupayı aldığında tribündeki bilanço şöyleydi: Üç kalp krizi, bir intihar!
Karagümrük-Kasımpaşa ekseni: Arjantin
Küstah Arjantin elbette. Ulusalcı köşe yazarı stili, bir Brezilya şakasıyla bitireyim. Arjantinliler şimşek çaktığında neden gülümserler? Tanrı onların fotoğrafını çekiyor diye düşündükleri için.
Sunay Akın ayrıntısı: Etek traşı literatüründeki Brezilya ekolü 1987 yılında New York’ta yedi Brezilyalı kızkardeş tarafından bulunmuştur.