Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Türkiye’deki rejim, Anayasanın ikinci maddesinde yazıldığı gibi demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti değil ve hiçbir zaman da olmadı… 1923-1950 dönemi tek parti diktatörlüğüydü. 1950 sonrasında da ‘devlet partileri’ seçimle iktidar oldular ama seçilenler seçenleri temsil etmemek kaydıyla… Dört-beş yılda bir yapılan seçimler, seyirciyi oyalamaya yarayan sirk oyunundan başka bir şey değildir… ‘Devlet partisi’ olmayana izin verilmedi. Emekçi halk kitlelerinin kendilerini ifade edecek, temsil edecek örgütler, siyasi partiler kurmaları yasaklandı veya engellendi…
Esasen ‘temsilî demokrasi’ denilen bidayetten itibaren sorunluydu… Eski Rejimler, krallıklar, imparatorluklar sahneden çekilince, bundan sonra kim, nasıl yönetecek sorusu gündeme geldi… “İşçiler-köylüler cahil, kadınlar da cahil ve duygusal yönetemezler” dendi… Geriye mülk sahipleri (burjuvalar-kapitalistler) ve eğitimliler kalıyordu… Yönetim şekli de temsille olacaktı ama hiçbir zaman ve hiçbir yerde yönetenler, yönetilenleri (emekçi kitleleri) temsil etmedi… Seçimler tuhaf bir sirk oyunu olmanın ötesine geçemedi… Batı demokrasisinin ‘beşiği’ ve ‘timsali’ sayılan ABD’ye bak anlarsın…
Türkiye’de siyaset, bütçeyi, hazineyi, müşterekleri (herkesin olanı, olması gerekeni) yağmalamanın, yağmalatmanın, talan etmenin aracıdır… Siyaset, profesyonel politikacıların işiyken başka türlü olabilir miydi? Artık yüzyıllık sömürü, yağma ve talanla yolun sonuna gelinmiş bulunuyor… Velhasıl, verili rotada yol almanın mümkün olmadığı zaman gelip çattı… Modernleşme, çağdaşlaşma, ilerleme, ‘kapitalist -emperyalist Batıyı’ yakalayıp ‘üstüne çıkma’ saplantısının bir karşılığı olmadığı artık anlaşılmış olmalıdır… Paradigma iflas etmiş bulunuyor… Şimdilerde Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu kriz kavramı karşılamıyor… Söz konusu olan kriz değil, çöküş… Çöküş, geri dönüşü olmayan eşiğin aşılmasıdır…