Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Cumhurbaşkanımız liderlik vizyonunu kullanarak (Suriye’ye) en üst düzeyden bir barış çağrısında bulunmuştur. Bu son derece kıymetli bir çağrıdır. Umarım bunun değerini anlarlar. Bu herhangi bir çaresizliğin, herhangi bir zayıflığın durduğu yer değildir” dedi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bir zamanlar kanlı bıçaklı olduğu Suriye Başkanı Beşar Esad’la yeniden görüşmek ve ilişkileri düzeltmek için verdiği mesajları sıklaştırdı. Erdoğan son olarak görüşmeyi ayarlaması için Fidan’ı görevlendirdiğini söyledi. Suriye ise Erdoğan’ın çağrısına henüz ne evet ne hayır dedi.
İstanbul’da Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan’la ortak basın toplantısında konuşan Fidan şunları söyledi:
“Zamanın ruhu bizi barışı aramaya, istikrarı aramaya zorluyor. Dolayısıyla cumhurbaşkanımız burada liderlik vizyonunu kullanarak en üst düzeyden bir barış çağrısında bulunmuştur. Bu son derece kıymetli bir çağrıdır. Umarım bunun değerini anlarlar. Bu herhangi bir çaresizliğin, herhangi bir zayıflığın durduğu yer değildir. Kendisini tanıyanlar bilir. Hiçbir mücadeleden, hiçbir kavgadan kaçmaz. Tersine bütün sorunların üstesine de büyük bir dirençle gider. Burada bir barış vizyonunun yansıması olarak bir çağrıda bulundu. Bu çağrı önemli bir çağrı, bizim tavsiyemiz bu çağrının dikkate alınması.
Tabi ki Suriye’de çok karmaşık bir tablo var. Bu karmaşık tablonun konuşulmaya başlaması ve gerçekte sorunların ciddi bir şekilde tartışılması için bile ciddi bir zamana ihtiyacımız var. Alanda Ruslar var, alanda İranlılar var, alanda milisler var, alanda muhaliflerin kontrolünde olan yerler var, rejimin kontrolünde olan yerler var, PKK işgalinde olan yerler var, zaman zaman DEAŞ’ın ortaya çıkması var, kaçakçılar var, İsrail saldırıları var, halkın çeşitli yerlerde güneyde rahatsızlık gösterip tekrar ortaya çıkması var, İran ile Amerika arasında zaman zaman yenileşen kavgalar var, çok karmaşık bir tablo var.
Bu tablo içerisinde bizimde hemen 900 küsur kilometrelik sınırımız olan bir komşumuz, burayı stratejik bir şekilde ele almamız, istikrarı ve kalıcı çözümün ne olduğuna yönelik çalışma yapmamız fevkalade önemli. Bu ihtiyaçtan hareketle sayın cumhurbaşkanımız bunu söyledi. Bütün bu karışıklıkları göz önüne alarak bizim tabi ki yıllardır sürdürdüğümüz çalışmaların, çabaların ortaya koyduğu bir tecrübe var, bir vizyon var. Bizim kafamız bu konuda net. Türkiye olarak önceliklerimizde sadece kendimizi düşünmüyoruz. Bu konuda Suriye’nin ihtiyaçları neler? Yani başta siyasi bağımsızlığı, toprak bütünlüğü, bu konular fevkalade önemli, desteklediğimiz konular.
Biz Suriye muhalifleriyle ilgili durduğumuz yeri değiştirmiyoruz. Suriyeli muhaliflerin kendi özgür kararı, kendi özgür tercihi esastır rejimle olan ilişkilerinde. Bizim durduğumuz yer ise onları bizim DEAŞ’la yaptığımız mücadelede, PKK’yla yaptığımız mücadelede, Afrin’de, Tel Abyad’da, Resulayn’da omuz omuza bunlarla biz yıllarca savaştık. Teröre karşı, işgalcilere karşı çok şehitler verildi. Bizim vefalı ve büyük bir ülke olarak bu fedakarlığı unutmamız mümkün değil. Ama bu arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin kendi özgür kararıdır. Uluslararası hukuk çerçevesinde BM güvenlik kararı çerçevesinde Suriye muhalefeti, Suriye rejimiyle, ne türden bir diyalog içerisinde olacak, bu onların kararıdır. Biz ancak buradan bir yapıcı rol oynayabiliriz. Ama bizim bu fedakarlıkları unutmamız, onları yarı yolda bırakmamız diye bir şey söz konusu değil.
İçerdeki mülteci kardeşlerimizle alakalı hiçbir zaman için hükümet politikamız değişmemiştir. Cumhurbaşkanımızın görüşü hala aynıdır, iradesi aynıdır. Gönüllü olmadığı sürece biz kimseyi buradan zorla gönderecek durumda değiliz. Bu konuda ortaya atılan provokatif iddiaların da hiçbir geçerliliği yoktur.”