Kamusal eğitimin temel ilkesi laik, bilimsel olması. Kapatılan binlerce köy okulundaki çocukları, geleceklerini değiştirmek için tek umut olan ilkokul, ortaokul, liseleri, üniversiteleri okumak isteyen çocukları, gençleri, şehirlerdeki kamu yurtlarını da kapatarak, yurtsuz bırakarak yoksulluktan, çaresizlikten tarikat yurtlarına mecbur bıraktılar. Halka ait olan kamu arazilerini, binaları, yurtları, halkın bütçesini tarikatlara aktardılar. O tarikatlar zenginleştikçe, büyüdükçe biz Karamanları, Aladağları, Kulpları, Taşkentleri yaşadık. Enes Karaları, Zerenleri kaybettik.
Müfredatları, anonim şirket gibi yönetilen memleketin şirketleşmiş okullarında sermayenin, tarikatların, yeni rejimin “yerli ve milli” ilan ettikleri ihtiyacı için bir nesil yetiştirmenin temel aracı oldu. Çocukların, gençlerin yaşamlarının en güzel yıllarını onları yarıştırarak, rekabet ettirerek çaldılar. Sınav sistemini, belirledikleri dilime giremeyerek akademik liselere yerleşemeyen çocuklar için ya rejimlerinin yaşaması için imam hatipleştirmek, ya da patronlar için ucuz hatta bedava iş gücü olsunlar diye meslek liselileştirmek, MESEMlilleştirmek, istedikleri okullara yerleşemeyen öğrencileri özel okullara zorunlu bırakmak üzerine inşa ettiler.
Okul öncesi için eğitimin adı da 4-6 yaş Kuran kursları oldu. 5 yaşta okulöncesi eğitim hâlâ zorunlu eğitim kapsamında değil ve okul öncesi eğitim kamu okullarında ücretli. Memleketin yarısından fazlasının asgari ücretle yaşamaya çalıştığı bir ülkede ya gelirinin büyük bir kısmını okul öncesi özel öğretim kurumlarına, kreşlere ayıracaksın ya da okul öncesinin ücretsiz olduğu tek yer olan ayrıca öğrenci başına protokoller eliyle ücret verilen 4-6 yaş Kuran kurslarına göndereceksin dediler. Yoksulluktan kaynaklı okul öncesinde de emekçilerin çocuklarını 4-6 yaş Kuran kurslarına, tarikatlara mecbur bıraktılar.
Son günlerde en güncel başlıklardan biri olan protokoller ise sadece şirketleşmiş tarikatlarla değil, TOBB’dan MÜSİAD’ a tüm sermaye kesimleri ile de imzalanıyor. Eğitim tarikat, sermaye kıskacında. Onlar ne isterlerse veriyorlar. Defalarca da açıkladılar. Ne istedilerse verdik diye…
Feray Aytekin Aydoğan’ın yazısı