Amerikan ve Avrupalı diplomatların Kobani ve Cezire kantolarına yaptığı ziyaret Cenevre’den dışlanan Kürtler için yolun kapanmadığının resmidir.
Ortadoğu’da ‘Kürtlerin zamanı’ diyebileceğimiz bir stratejik dönüşüm evresinde Türkiye Kürtlerle savaşı tercih etti. Sadece Suriye değil kendi Kürtlerini de kaybetme pahasına oynanan riskli bir oyun. Ucunda bir ‘Pirus Zaferi’ bile olmayabilir.
PYD’nin Cenevre’den dışlanmasından kendisine gurur payesi çıkartan siyasi akıl, Cenevre’nin geri kalanını da “Muhalifler ileri sürdükleri şartlar kabul edilmezse Cenevre’den çekilebilir” diyerek de maniple ediyor. Batılı müttefikleri nezdinde Ankara hala şantaj ya da tehditlerle sözünü dinletebiliyorsa bunu sahip olduğu siyasi ve diplomatik krediye değil Türkiye’nin coğrafi konumunu kullanarak yaratacağı sorunların büyüklüğüne borçlu.
Avrupa’da Rojava’da ortaya konulan model aydınlar arasında ‘devletsiz demokrasi’ modeli olarak tartışılıyor. Ötekileştirilen ve terörize edilen Kürtler Avrupa’nın siyasi, sosyal ve entelektüel çevreleriyle etkileşim içerisine geçmeyi başardı. Bu insanlar kurdukları bu ağlar sayesinde Rojava’yı ‘İşte bizim ürettiğimiz model’ diye anlatıyor. Bu algının kontrastında ‘IŞİD’e destek veren ülke’ var. O yüzden Kürtlere atılan çelmeler bir Pirus Zaferi bile getirmez diyorum.