Kolombiya devletiyle geçen hafta barış anlaşması imzalayan Marksist-Leninist çizgideki Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) örgütünün kampına giren Reuters, silah bırakmaya hazırlanan gerillalarla görüştü.

Fotoğraflar: Reuters
Kolombiya hükümeti ile Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) arasında 52 yıldır devam eden çatışmalara nokta koyacak barış anlaşması geçtiğimiz hafta imzalanmış, anlaşma uyarınca FARC’ın silahlı mücadelesine son verip siyasi sürece katılacağı açıklanmıştı.
Küba’nın başkenti Havana’da atılan imza öncesi yapılan ortak açıklamada, “Kolombiya’da istikrarlı ve uzun sürecek bir barışın inşası için nihai anlaşmayı sağladık” denilmişti.
Anlaşmayı referandum belirleyecek
İki taraf arasında imzaların atılmasına karşın barış anlaşmasının yasa olarak tanınması için referanduma gidilmesi gerekiyor. Halihazırda iki eski Kolombiya devlet başkanının anlaşmanın karşısında olduğu biliniyor. Ancak şu ana kadarki kamuoyu yoklamaları, Kolombiyalıların çoğunluğunun referandumda ‘Evet’ oyu kullanacağını işaret ediyor.
220 binden fazla kişi hayatını kaybetti
Marksist-Leninist gerilla örgütü FARC, Kolombiya hükümetiyle savaşına 1964’te başlamıştı. Latin Amerika’nın en uzun süren silahlı çatışmasında, 220 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.
Diğer gerilla grupları ve sağcı paramilislerin de dahil olduğu savaşta, yaklaşık beş milyon kişi de evini terk etmek zorunda kaldı.
‘1980’lerden bu yana ailemi görmüyorum’
Reuters muhabiri Helen Murphy, üç gün katır üzerinde geçen yolculuğun ardından FARC kampına vardığını belirttiği yazısında yedi bin kişilik gerilla ordusunun barış anlaşmasının ardından düşüncelerini siyasi düzleme taşıyacağını aktardı.
Teknolojiden uzak yaşayan gerillalardan biri olan Gonzalez, dünyanın çok fazla değişikliğe uğradığını belirtirken komünist düşünceleri nedeniyle öldürülmemek için 1980’lerde FARC’a katıldığını ve o günden beri karısıyla dört çocuğunu görmediğini belirtiyor.
Akıllı telefonlar, internet ve çamaşır makinesi hakkında bile çok az bilgiye sahip olan Gonzales, gerilla hayatı yaşamaktan hiçbir zaman pişman olmadığını ve toplumsal siyasetteki yeni hayatına hazırlandığını da vurguluyor.
‘Başka ne yapabilirim ki?’
Murphy, genç gerillalar için de sivil hayata adaptasyonun zorlu geçeceği düşüncesini paylaşırken 33 yaşındaki Gisella Mendoza’yı örnek gösteriyor. FARC’ta 20 yıldır sıhhiye olarak görev yapan Mendoza, bu süre içerisinde onlarca hayat kurtardıktan sonra sivil hayatta aynı görevde bulunamayacak.
Sadece beş yıllık eğitimi olan Mendoza ise sivil hayatında da sıhhiyeci olarak çalışmak istiyor: “Başka ne yapabilirim ki?”
‘Devlet şartları yerine getirmezse tekrar silahlanırız’
Kampta Reuters muhabirine konuşan gerillalar, barış anlaşmasından duydukları memnuniyeti dile getirseler de Kolombiya devletini uyarmaktan da geri kalmıyorlar. Gerillalara, barış anlaşmasının şartlarını öğreten ve suikast timleri tarafından öldürülme endişesi taşıyan 32 yaşındaki Gabriel Mendez de devleti uyarıyor: “Eğer devlet yükümlülüklerini yerine getirmekte başarısız olursa, tekrar silahlanırız.”
Gerillalar barışın süreceğine inanıyor
Şu anda FARC gerillaların, barış anlaşmasının süreceğine inandığını belirten Reuters muhabiri Murphy, 38 yaşındaki Leibar Ramires’e söz veriyor: “Barış bizim konuşmamızı sağlayacak; biz konuşmak istiyoruz. Kolombiyalılara bizim şeytani olduğumuza dair bir hikaye anlatılıyor. Biz şeytani değiliz, toplumla beraber mücadele edeceğimiz bir siyasi parti kurmak istiyoruz. Biz devrimcileriz.”
Kampın yüzde 30’unu kadınlar oluşturuyor
Reuters muhabiri Murphy, haberinde, FARC gerillalarının günlük yaşamları hakkında da bilgi veriyor: Yiyecek kampa katır sürüleriyle getiriliyor. Her ay, çuvallarla patates, banyo malzemeleri ve diğer ihtiyaçlar zorlu dağ yollarını aşıp gerillalarla buluşturuluyor.
Kadınlar, kamp nüfusunun yüzde 30’unu oluşturuyor ve erkeklerle aynı silahları taşıyıp aynı üniformayı giyiyor. Aynı zamanda saçlarını boyayıp makyaj da yapabiliyorlar. Gerillalar arasında cinsel ilişki ise kamp komutanının iznine bağlı…
29 yaşındaki FARC gerillası Katerine Mandoza’nın sözleri ise hem Murphy’nin yazısına anlamlı bir son oluyor hem de 52 yıllık savaşın kısa bir özetini sunuyor: “Bizler sivil olarak dünyaya geldik. Gereklilik nedeniyle silahlandık. Ve de eğer devlet dikkatli davranmazsa ruhlarımıza acı içinde geri döneceğiz.”