Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Harris, yıllık geliri 100 bin doların üzerinde olan seçmenler arasında Trump’ın 2020’deki üstünlüğünü tersine çevirerek bu grubun yüzde 54’ünü kazanmış durumda. Bu kayma, Demokrat Parti’nin giderek daha çok eğitimli seçmenlere hitap eden çizgisiyle de paralel.
Orta ve düşük gelir gruplarında ise Trump’ın desteğinin arttığı görülüyor. Biden, 2020’de orta gelir grubunun yüzde 57’sini kazanmışken, 2024’te bu grubun yüzde 49’u Trump’a destek vermiş. Benzer şekilde, düşük gelirli seçmenler arasında da Cumhuriyetçilerin desteği artmış. Eğitimsiz beyazlar, özellikle üniversite mezunu olmayan erkekler ve kadınlar, Cumhuriyetçilerin çekirdek destek tabanını oluşturuyor. Sonuç olarak, bu tablo Demokratların giderek daha elit, eğitimli ve yüksek gelir gruplarıyla özdeşleştiğini gösterirken, Cumhuriyetçilerin ise orta ve alt gelir gruplarıyla bağ kurduğunu ortaya koyuyor.
Bu durumun bir açıklaması, “orta sınıf odaklı” politika yapacağını ve orta sınıfı güçlendireceğini vadeden Biden yönetiminin bu sözünü yerine getirememesiyle ilgili olabilir. Biden yönetimi, ülkenin işsizlik ve makroekonomik veriler açısından iyi durumda olduğunu vurgulasa da gerçek farklı bir boyutta. “İşin özü ekonomi değil; ekonomiyi nasıl hissettiğiniz, aptal!” ifadesinde olduğu gibi, seçimlerin kaderini artık makro ekonomik veriler değil, seçmenlerin algıları ve kişisel deneyimleri belirliyor. Ekonominin seçimler üzerindeki etkisini, büyüme oranları veya istihdam rakamlarından çok, insanların kendi yaşamlarında hissettikleri güven, refah ve gelecek beklentileri şekillendiriyor. Bir diğer etken ise Demokratların, göç ile suç gibi gerçek kaygıları göz ardı etmiş olmaları.