Siyasi sonucu olmayacak bir Avrupa Parlamentosu kararını bahane ederek Batıya ‘el kol işareti yapma’ derken, ‘sınırları açarız’ tehdidiyle de Suriyeli mültecilerin koz olarak tutuldukları izlenimini verdik ve böylece Türkiye’nin meseleye ‘ahlaki’ bakmadığını söyleyenlerin elini güçlendirip, Türkiye ile konuşmaya çalışan Batılıların önünü kestik.
Diğer taraftan “Suriye’ye Esat’ı düşürmek için girdik” diyerek Rusya’nın önüne ikili ilişkiler açısından kullanışlı bir alan açtık ve üstelik daha bir gün geçmeden sözümüzü geri almak durumunda kaldık. Rus Dışişleri Ortadoğu sorumlusu Bogdanov ise ‘Eğer Erdoğan savaş istiyorsa’ diye başlayan bir cümle kurmaktan çekinmedi.
…
Başkalarının Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak istediğini söyleyip duruyoruz ama aslında bunu yapan bizzat biziz. Hiç gerek yokken uçurumun kenarına giderek cesaretini kendisine kanıtlamak isteyen ‘delikanlılara’ benziyoruz. Merak etmeyin kimse bizi itmeyecek… Ama maalesef bizim ne yapacağımız sanki pek belli değil gibi…