Darbe sonrasının ilk günlerinde yeni bir teşebbüs olur mu diye bakıyorduk. Haklı olarak işin polisiye tarafı ile ilgiliydik. Şimdi daha derinlikli, yapısal bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Eğer yol meşruiyetten saparsa, bugün Gülencileri bastırabilirsiniz ama yarın uyuyan hücrelerin kimlerle iş tutacağını bilemediğiniz gibi, toplumun önemli kısmının bu türden gelişmeleri ‘uzaktan’ seyretmesine de sebebiyet verirsiniz.
Unutmayalım ki bu temizlik taarruzundan sonra hala binlerce Gülen mensubu bürokraside, iş hayatında ve kültürel dünyamızda varlığını sürdürecek.
Gülen örgütü ile bağlantılı olduğu iddiasıyla tutuklanan cemaat dışı gazeteciler, üniversitelerden atılan akademisyenler ve valilerin atadığı belediye başkanları… Gülenci yapıyı biraz inceleyen biri söz konusu gazetecilerin işin merkezine yaklaştırılmasının dahi hayal edilemeyeceğini bilir. Bu kişileri aymazlıkla ya da çıkarcılıkla suçlayabiliriz ama darbecilikle değil. Üniversitelerde yapılan ayıklamanın ise büyük çapta ‘fırsattan istifade’ olduğunu herkes görüyor. Atılan kişilerin çoğunun Gülencilerle bağı yok ama yönetimler onlardan kurtularak kim bilir kimlere yer açmak istiyor.