Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Ankara’nın gözü, Şam’da dolaysız bir etki sahibi olmaktaydı. Ancak HTŞ, Baas Partisi’yle zımnî bir anlaşma halinde Şam’da iktidara tek başına el koyarken, Türkiye devşirmesi SMO da dahil, diğer silahlı İslami muhalefet güçlerini geçici hükümet dışına iterek hem bir adım öne geçti, hem Erdoğan’ı Şam’dan uzak tutmuş oldu. Esad’ın devrilmesi ve HTŞ’nin bilfiil Suriye yönetimine el koymasının üstünden günler geçmesine karşılık Erdoğan’ın Golani ve HTŞ’ye övgü şurada kalsın adlarını bile anmayışının bu gerilimin yansısı olduğuna kuşku yok.
Gerçi Ankara’nın önceliği, şimdilik, Kürtlerin gün yüzü görmemesi. O nedenle Beştepe’nin dikkatleri Kuzey ve Doğu Suriye’de yoğunlaşıyor. Erdoğan da tıpkı Netanyahu gibi Suriye’deki iktidar değişikliğini öncelikle sınırda, özerk yönetim bölgelerinde askeri-stratejik kazanımlara tahvil ederek değerlendirmeye kalkıştıysa da Tel Rıfat’tan öteye geçemedi. SMO ve SDG Menbiç’te günlerce süren 281 kişinin öldürüldüğü çatışmalardan sonra ABD aracılığıyla ateşkese vardı. Ancak, Ankara’nın Kuzey ve Doğu Suriye özerk yönetim bölgelerini sistematik olarak ateş altında tutma taktiğinde de herhangi bir değişiklik olmadı. En son Suriye Ordusu’nun bölgeden çekilirken bıraktığı silahlara el koydukları gerekçesiyle SDG güçlerine yöneltilen hava saldırıları, “Suriye’nin diktatörlükten kurtuluşu” kutlamaları kapsamında yandaş medya kanallarının haberleri arasında yer almaya devam ediyor.