Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Doğrusu bütün uluslararası nizamın böyle hızla alaturkalaşmasına bakarak, Tayyip Erdoğan’ın kendisinde hikmet bulduğu hikmetlere ve buradan aldığı hızla gelecek yüzyılı “Türkiye Yüzyılı” ilan etmesine şaşmamalı. Kabul etmek lazım gelir ki, bu dönüşüm “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin icadıyla başlamıştı. Tekrar hatırlıyoruz. Daha 2016’da mevcut iktidar blokunun küçük ortağı hukuki durum/fili durum ikiliğini bıçak gibi kesen formülünü ortaya atmıştı: “Sayın Cumhurbaşkanı fiilî başkanlık durumundan vazgeçmeyecekse fiilî duruma hukuki bir boyut kazandırılmalıdır, her gün suç işleyen bir yönetimden söz edilemez. Ya Anayasa Cumhurbaşkanına uyacak ya Cumhurbaşkanı Anayasa’ya uyacak. Varsa bir teklif, gelsin değerlendirelim. ”İşte bu ilkenin “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” olarak kuvveden fiile geçmesinden bu yana her geçen gün dünyada daha çok rağbet görmekte olduğu kuşkusuz.
Kendilerini hükümdar sananların “megalomani”sini daha fazla kışkırtmadan esasen bu durumun genel olarak “insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti” esası üzerine kurulan ikini dünya savaşı sonrası statükosunun dağılmasının eseri olduğunun altını çizelim. Kendilerini Erdoğan gibi biricik sanan Orban, Bolsonaro, Donald Trump, Boris Johnson vb. bütün o bağnaz, ultra-milliyetçi, benmerkezci “yerli ve milli” şeflerin hep bir arada zuhur edişlerinin tılsımı uluslararası mali sermayenin din, dil, ülke ve sınır tanımayan çürüyüşünün dünyayı tamamen gayri milli bir şekilde her yerde kendi suretine büründürmesinde. Erdoğan’ın “meziyeti” bu devir değişikliğinin alaturkalığı yükselten iklimini hızla kavrayıvermesinde: Hukuk ve güç çelişiyorsa, güç kazanır.