ERAY ÖZER
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın resmi temaslarda bulunduğu Bakü’den, NATO zirvesi için Galler’e uçarken gazetecilere yaptığı açıklamalar önceki gün neredeyse bütün gazetelerin manşetindeydi. Dokuz ulusal gazete (Hürriyet, Milliyet, Sabah, Yeni Şafak, Star, Akşam, Takvim, Güneş ve Akit) manşetlerinde Erdoğan’ın açıklamalarına yer vermeyi tercih etmişti.
Hemen hepsi, haberi Cumhurbaşkanı’nın ABD Başkanı Barack Obama’yla zirvede yapacağı özel görüşme üzerinden görüyordu. Neredeyse tüm manşetlerde Erdoğan’ın görüşmede Obama’dan Gülen’in iadesini isteyeceğine dair sözleri öne çıkarılmıştı.
Erdoğan, Obama’ya ‘Gülen’i ya deport (sınırdışı) edin, ya da bize iade edin’ diyeceğini söylüyordu. Tavrı netti. Uçakta bu netliği gazetecilerle paylaşmıştı. Ve dün beklenen Erdoğan-Obama görüşmesi gerçekleşti. İkili 16 ay sonra bir araya geldi.
Kulis bilgileri ‘olumsuz’du
Bu görüşme öncesinde Obama’nın 16 ay önce yaşananlar nedeniyle Erdoğan’la görüşmeyi uzun bir süredir reddettiği, Erdoğan’ın bu nedenle ABD Dışişleri Bakanı John Kerry veya Başkan Yardımcısı Joe Biden üzerinden iletişim kurmak durumunda kaldığı söyleniyordu.
Kulis bilgilerine göre, 16 ay önce gerçekleşen görüşmede Suriye’de sarin gazı kullanımı konusu tartışılırken Erdoğan ısrarla MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a söz vermek istemiş, ABD Başkanı bunu reddetmiş, sonunda öfkelenen Erdoğan, Obama’ya parmak sallamıştı. Bu hareketi hakaret addeden ABD Başkanı da sonrasında Erdoğan’la yapacağı görüşmeleri askıya almıştı.
Ortak açıklamada ‘paralel’in iması bile yoktu
İşte 16 ay sonra, böyle bir gerginlik üzerine gerçekleşecek ilk görüşmede Erdoğan’ın Obama’ya, ‘Gülen’i elinde tutma. Ya deport et, ya bize teslim et’ diyecek olması, bunu uçakta gazetecilere dile getirmesi, karşı taraftan gelecek olası bir negatif cevapta yeni bir gerilimin tohumlarını atma ihtimali bakımından ilginçti. Görüşme sonrası ortaya çıkan tablo, Erdoğan’ın Bakü-Cardiff hattında gazetecilere dillendirdiği netlikten epey uzaktı.
İki tarafın açıklamalarında Gülen’in iadesine dair tek bir kelime dahi geçmiyordu. Ukrayna-Rusya gerilimi, Kırım’ın ilhakı, Gazze’de kalıcı ateşkesin devamı, IŞİD’le mücadelede ortak koalisyon, Bağdat’ın silahlandırılması… Evet, bunların hepsi görüşmede dillendirilmişti.
Takvim herkesi mi atlattı?
Hatta Obama kanadından yapılan açıklamada iki liderin ‘hoşgörülü toplumlar inşa etmenin ve antisemitizm belası ile mücadelenin önemini de ele aldığı’ dile getiriliyordu. Paralelle mücadele şöyle dursun, Obama bir de ‘hoşgörü’ mesajı veriyordu.
Peki ya Türk basını ne diyordu bu işe? Acaba onlar, Erdoğan’ın Gülen’in iadesiyle ilgili masaya nasıl da yumruğunu vurduğu bilgisini kulislerden almışlar mıydı? Takvim Gazetesi’ni saymazsak, hayır!
Bugünkü birinci sayfalara baktığımızda görüyoruz ki, Sabah, Habertürk, Güneş gazeteleri Erdoğan’ın son 30 dakikada gerçekleşen baş başa görüşme esnasında konuyu gündeme getirdiği bilgisine yer verirken, bu haberlerde karşı tarafın tepkisine dair tek bir kelime geçmiyor.

Takvim gazetesinin bugünkü sürmanşeti
‘Dokuz sütuncu’lar sessiz
Tek istisna Takvim. Gazetenin sürmanşetinde ‘Gülen Yolda’ başlığıyla verilen habere bakılacak olursa, Erdoğan Gülen’in iadesini istemiş, ‘gereği yapılacaktır’ sözünü almış. Bu ‘müthiş’ kulis ile Takvim bütün gazetelere haber atlatmış!
AKP iktidarına yakın diğer gazetelerse, bir gün önce Gülen’in iadesinin isteneceğini dokuz sütuna devasa başlıklarla okuyucularına duyurmamış gibi, bugün bu başlık konusunda sessiz kalmayı tercih etmiş.
Zaman: Gülen’e dair bir bilgi yok
Erdoğan-Obama görüşmesini diğer gazetelerin aksine sadece sağda iki sütun görmekle yetinen, buna rağmen Fethullah Gülen’in iadesi konusuna da değinen bir gazete daha var: Zaman.
Cemaatin yayın organının o küçük haberinde bu ayrıntı bakın nasıl yer almış: ‘Erdoğan dün Türk basınında yer alan açıklamalarında Obama’dan ABD’de yaşayan Fethullah Gülen’in iadesini de isteyeceğini söylemişti. Ancak görüşme sonrasında Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Gülen’in iadesinin konuşulduğuna ilişkin bir bilgi yer almadı.’