Kayseri’de de mağdur kız çocuğu Türkiyeli sanıldığı için halk sokaklara döküldü, sonra Türk değil Suriyeli olduğu ortaya çıkınca da evli evine köylü köyüne döndü, gitti.
Ülkemiz adına, insanlığımız adına madalyonun öteki yüzündeki asıl utanç bu, o kız çocuğunun ülkesine bakmak da ahlaksızlıktır, vicdansızlıktır.
7 yaşındaki bir çocuk sadece 7 yaşında bir çocuktur. Dünyanın neresine giderseniz gidin bu gerçeği değiştiremezsiniz.
Mağdura kimliği, ırkı, sorulmaz, hele hele çocukların dini, ideolojisi, ırkı, ülkesi, kimliği olmaz. Çocuk çocuktur.
Vicdan, merhamet bu kadar mı yitirildi?
Akıl baştan bu kadar mı gitti, bu ülke insanlığını bir daha hiç bulamayacak şekilde yitirdi mi?
Küçük bir çocuğun cinsel istismara uğraması kıyameti koparacak derecede bir vahşettir, insanlık dışı bir olaydır.
Asıl kıyamet devletimizin o Emniyet Müdürü “mağdur şahıs Türk değil” dediğinde kopartılmalıydı. O emniyet müdürü söylediğine söyleyeceğine pişman edilmeliydi. Utancından yerin dibine geçinceye kadar protesto etmeliydi Kayserililer.
Ama halkımız mevzunun bizimle alakası yokmuş diyerek dağılmayı tercih etti maalesef.
Yasin Aktay bir şey daha söylüyor, diyor ki:
“AK Parti seçim kazanmak uğruna sığınmacı politikasını değiştirdi. Sığınmacılarla insani ölçülerin aşılması pahasına mücadele edildiği taktirde seçimlerin kazanılacağı zannedildi. Yapılan sıkı kontrollerle büyük şehirlerimiz Suriyeli sığınmacıların sokağa çıkamayacağı hale geldi.”
Seçim kazanmak için dün “biz Ensar’ız Ensar” diyerek bağrını mültecilere açan iktidar maalesef bugün de seçmenlere yine seçim kazanmak için mültecilere kapıyı gösteriyor, hem de insani ölçüleri aşa aşa…
Oysa iktidarın Ensar olması gerekmiyordu. Ensar olmasını bekleyen de yoktu. İktidarın Ensar olmak gibi bir görevi de yoktu.
Bir devlet ne yapması gerekiyorsa onu yapmış olsaydı bugün mülteci konusu bu raddeye gelmezdi.