Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Cumhur İttifakı’nın iki lideri arasında 1 Ekim’den bu yana yaşanan bir bilek güreşi var.
Kayyum atamalarından habersiz olan MHP Lideri Devlet Bahçeli 5 Kasım tarihli TBMM Grup konuşmasında Öcalan’a yaptığı çağrının arkasında olduğunu söyleyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’a elini yükselttiği yerden indirmeyeceği mesajını verdi:
“Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan teröristbaşı, terörün bittiğini, PKK’nın lağvedildiğini, ihanet ve bölücülüğün çıkmaz sokak olduğunu söyleyecekse, haydi DEM grubuna gelsin, bunları teker teker söylesin, ak koyun kara koyun ortaya çıksın, umut hakkından da istifade etsin. Sözümün arkasındayım ve teklifimde ısrarlıyım.”
Bahçeli sonrasında, tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 30 Ekim’de yaptığı gibi ittifak ortağına “güvencedir, milletin sevdalısıdır, tecrübesiyle, birikimiyle bize göre tek seçenektir” övgüleri dize dize aba altından sopayı gösterdi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a aday olmak istiyorsan, duracağın hiza burası dedi:
“Diyorlar ki Sayın cumhurbaşkanımızı seçtirmek için yol arıyormuşuz… Eğer terör hayatımızdan sökülüp atılırsa, eğer enflasyon canavarına darbe indirilirse, Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih değil midir? Ne yapacağız CHP’nin içinde 4 yıl kala aday mı arayacağız? Bu kapsamda lazım gelen anayasal düzenlemeyi yapmak önümüzdeki görevler arasında olmayacak mıdır?”
Ne acayip değil mi?