Enflasyon ile pahalılık aynı şey değildir. Ama enflasyon, sabit gelirliler için pahalılığa sebep olur. Demirel, Özal’ı sıkıştırmak için “enflasyonu yani pahalılığı indir de görelim” dedi ve iktidara geldi. Sonra kendi zamanında (başbakan ekonomi profesörü Tansu Çiller iken) enflasyon yani pahalılık (?) %105 oldu. Bu bapta CHP’nin de (1979 ve 2001 Bülent Ecevit hükümetleri) karnesi de kötüdür. AKP’nin hâl-i pür melali ortadadır. (TÜFE’nin resmisi %85, ENAG’a göre %181). Kısaca tüm iktidarlar enflasyonla mücadelede başarısızdır. Çünkü sorun yanlış tanımlanmaktadır. Sorun ulusal para birimimiz olan TL’nin “dört işlevli” gerçek bir para olmamasından kaynaklanmaktadır. Bunun da kök sebebi “dış-borç-kolik” olmamızdır. Dikkat! Türkiye ekonomisine yön veren para birimi TL değil dolar ve onun faizidir. TL’ye yüksek faiz vermek “sıcak döviz” çekip, geçici olarak enflasyonu dizginleyen aslında onursuz bir yöntemdir. Sıcak döviz girdiği sürece ekonomi yukarı, pahalılık ve enflasyon aşağı gider. Sıcak döviz akımı aksarsa ekonomi aşağı, enflasyon da pahalılık da yukarı gitmektedir. Durum budur.
Son söz: Olağandışı yöntemler, olağanüstü risklidir.