Müzisyen Edip Akbayram, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu üyeleri arasında yer alan Orhan Gencebay’ı da işaret ederek “Onlar sarayın içindedir, ben dışındayım. Sarayın dışındaysam, ben bu toplumun içindeyim. Kabul etmem. Bugüne kadar gelen hiçbir teklifi de etmedim zaten” dedi.
Akbayram ayrıca , “Ben arabesk değilim. Beni kimse satın alamaz” diye konuştu.

Fotoğraf: Posta
Posta’dan Alev Gürsoy Cimin’in sorularını yanıtlayan 69 yaşındaki sanatçı, dayatmacı bir kültürün Türkiye’ye hakim olduğunu belirterek, “Ben hayatım boyunca emekten, işçiden yana oldum” dedi.
Ekonomi, siyaset, kültür ve sanat bakımında Türkiye’nin olması gereken yerde olmadığını dile getiren Akbayram, “Bu toplum koyun değil, ben bunun böyle gitmeyeceğine, ülkemizin çok daha iyi koşullara ulaşacağına inanıyorum” dedi.
İcraat yapmanın iktidarın görevi olduğunu kaydeden Akbayram teklif gelmesi halinde dahi Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu’nda asla görev almayacağının altını çizdi.
Söyleşinin ilgili bölümü şöyle:
“Neden bu kadar seviliyorsunuz sizce?
50 yıldır yaptığım şarkılara bakın… Hep sevgiden, dostluktan, barıştan ve kardeşlikten söz ettim. Biz demokrasinin içindeyiz. Her renkten, her düşünceden, her partiden insanın birbirine saygı göstermesi gerekir.
Akbayram: Bizde dayatmacı bir kültür var
Oluyor mu bu?
Olmuyor, bizde dayatmacı bir kültür var. “Benden ol, benim partimden ol, benim gibi düşün” dayatması var. Hayır! Ben senden olmayayım, sen de benden yana olma ama birbirimize saygı duyalım. Ben rakı içiyorsam, benim cehennemime karışmayın. Siz namaz kılıyorsanız da ben sizin cennetinize karışmayayım.
Bu dediğinizin tam tanımı demokrasi mi?
Hem de tam demokrasi. O zaman ortaya demokrasinin resmi çıkmış oluyor. Benim için birinin saçı açıkmış, kapalıymış, içmiş, içmemiş, bunlar önemli değil. Herkesin kendi tercihidir. Ama dayatma olursa demokrasi kurallarının dışına çıkmış olursunuz. Şimdi Türkiye’de maalesef bunu yaşıyoruz. Dünyanın her yerinde konserler verdim. Ama topu topu üç gün sonra dünyanın bütün metropolleri benim için biter.
‘Benim sevdam da kavgam da memleketim’
Başka bir yerde yaşayamaz mısınız?
Tabii ki hayır! Memleketim, İstanbul’um, can ülkem! Bir anım var. Avustralya’da çölde gidiyorduk. Önümüze üzerinde ‘Aborjinler’ yazan bir tabela çıktı. Hediye almak için Aborjin Center’ın önüne geldik eşimle. Bütün dünya ülkelerinin bayrakları, ortada da Türk bayrağı vardı. Tüylerim diken diken oldu birden. Bayrağım tüylerimi diken diken ediyorsa, ben bayrağımın milliyetçisiyim.
Milliyetçi bir yanınız da var demek…
Kendini milliyetçi zanneden çoğu insandan daha çok seviyorum ülkemi. İstesem dünyanın başka bir yerinde de icra ederdim sanatımı. Ama benim sevdam da kavgam da memleketim. Ben hayatım boyunca emekten, işçiden yana oldum. Emeğin ve işçinin en yüce değer olduğunu söyledim. Ve en büyüğü de yaşadığım topluma hiç kötü bir üretim sunmamaya çalıştım.
Akbayram: Ne korumam oldu ne silah taşıdım
Son dönemde sanatçıların açıklamaları hayli sert. Siz şimdi bunun dışında bir söylemle, farklı bir pencere açtınız…
Bütün partilerden, sivil toplum örgütlerinden üye teklifi geldi. Ben kimsenin üyesi olmadım, olmam da. Ben bu ülkede yaşayan 80 milyona şarkı söylüyorum. Ve hiçbir zaman da bu 80 milyonun sevgisine ihanet etmedim. Ne korumam oldu ne silah taşıdım. Alevisi, Sünnisi, Lazı, Kürdü, Çerkezi hepsi benim canım, ciğerim. Beni vuracaksa vurur, öpecekse de öper. Ben buyum çünkü. Ayıran bölen her anlayışın karşısındayım. Türbanlı kardeşim de gelip beni öper, sever, başı açık kardeşim de.
Bu kadar sevgiye ve ilgiye rağmen hep mütevazısınız…
Şımarsam Edip Akbayram olamazdım ki! Sadece işimi güzel yapma derdindeyim. Karşılığında az ya da çok kazanayım o da önemli değil. İhtiyacım olanının dışında parayla da işim yok. İstesem bugüne milyonlarım olurdu, hatta uçağım olurdu. Ama ben sevgiyi paraya tercih ettim. Her zaman emekçinin yanında oldum.
‘Bu toplum koyun değil’
‘Aldırma Gönül’ diyorsunuz ya en güzel şarkılarınızdan biri. Peki Türkiye’ye baktığınızda şu sıra neye ‘Aldırma Gönül’ diyorsunuz?
Şu an Türkiye’de aldırmayacağımız hiçbir şey yok. Her şeye aldırmak zorundayız. Ekonomisi, siyaseti, kültürü, sanatı şu anda olması gereken yerde değil. Bir sanatçı hiçbir zaman karamsar bakmaz. İçinde mutlaka ışık olması lazım. Sanatçı toplumuna aydınlığı, ışığı götüren insandır. Ama zaman zaman karamsarlığa da düştüğümüz oluyor. Ama bu toplum koyun değil, ben bunun böyle gitmeyeceğine, ülkemizin çok daha iyi koşullara ulaşacağına inanıyorum.
İktidarın hiç mi iyi bir yanı yok sizce?
Güzel şeyler de yapıyorlar. Köprüler, yollar yapmışlar. Ama bunlar zaten iktidarın görevidir. Köprü olmayan yere köprü yapacaksın tabii. Bu ülkenin kaynakları sizin elinizde. Onun için de eksik olan her şeyi yapmak zorundasınız. Cebinizden çıkmıyor bu para. Herkes vergisini veriyor.
Akbayram: Ben arabesk değilim. Beni kimse satın alamaz!
Geçmişte de büyük sıkıntılar çekmişsiniz. Şimdi de benzer şeyler yaşamaktan korkuyor musunuz?
Asla. Ben inandığım doğruları söylüyorum, yanlış bir şey söylemiyorum ki. Gördüklerimi özetliyorum size. Geçmişte beş yıl bana kimse iş vermedi. 12 Eylül olmuş, ev kiram birikmiş, kimse iş vermiyor. Üç ayda bir karımın bileziğini satıyordum. Oğlum Ozan’a ayakkabı alamıyordum. Bu arada “Arabesk plak yap” diyorlardı bana ama eşimle birlikte hiç teslim olmadık. “Her kışın bir baharı var” dedik. Düşünün, çocuğuna ayakkabı alamayan bir babaya iki daire teklif edildi, ama kabul etmedim. Çünkü ben arabesk değilim. Beni kimse satın alamaz.
‘O koltuk kimseye baki değildir’
Dünden bugüne baktığınızda nasıl bir ülke görüyorsunuz?
Darbeler, tutuklanmalar, gözaltılar, beş yıl çalışma yasağı… 69 yaşındayım. Neler gördüm… Ama hep aynı Edip Akbayram’dım. Politikacının yaşamının ölçüsünü bilmesi lazım. O koltuk kimseye baki değildir, Türkiye’nin tüm siyasi hayatında bu kadar baskıcı bir yönetimi hiç görmedim. Şimdi bu ülkenin tüm yetkilerini bana verseler, önce emekçiye giderim. “Aldığın maaş sana 1 ay yetiyor mu? Sosyalleşebiliyor musun? Bir restorana gidebiliyor musun?” diye sorarım. Doymuş insan, mutlu bir insan miting yapar mı? Karısını öldürür mü?
Cumhurbaşkanlığı, Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu atamaları yaptı. Kurul içerisinde sanatçılar da var. Size böyle bir teklifle gelinse kabul eder miydiniz?
Asla. Benim onlarla tek farkım şudur. Onlar sarayın içindedir, ben dışındayım. Sarayın dışındaysam, ben bu toplumun içindeyim. Kabul etmem. Bugüne kadar gelen hiçbir teklifi de etmedim zaten…“