• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Duygularımız 'Ters Yüz'

23/06/2024 21:34

DR. FEYZA BAYRAKTAR

@FeyzaBayraktar_

info@feyzabayraktar.com

‘Inside Out’,  Türkçe ismiyle ‘Ters Yüz’,  2015 yapımı bir animasyon filmi. 88’inci Akademi Ödülleri’nde en iyi animasyon film ödülüne layık görüldü. Film, 11 yaşında Riley adında bir kızın ailesiyle Minnesota’da mutlu bir hayat yaşarken babasının işi yüzünden San Francisco’ya taşınma sürecinde hissettiği üzüntüyle kendisini gösteren büyüme sancılarını yönetmeye çalışmasını anlatıyor.

Riley’nin bu süreçte hissettiği tüm duyguları filmde birer animasyon karakteri olarak görüyoruz. Filmin ana teması şu: Hayatımız boyunca sürekli neşeli olamayız çünkü tüm duyguların bir işlevi vardır. Üzülmek zorlayıcı olsa da acılarımızdan da öğreniriz. Ve hayatımızda bir dönemin sona ermesi ya da yaşadığımız ayrılıklar, yeni anılar biriktirebileceğimiz bir dönemin başlangıcıdır.


Film seneler önce çekilmesine rağmen verdiği bu mesajlardan dolayı bugün hala birçok ruh sağlığı uzmanınca sadece çocuklara değil yetişkinlere de öneriliyor.

Tüm çocukluk neşe ve coşkuyla geçmez

Klinik psikoloji doktora tezimi emosyon regülasyonu üzerine yazdım. ‘Ters Yüz’ verdiği mesajlarla emosyon regülasyonunun, yani duygu yönetme becerilerinin temelini çok basit bir dille anlattığı için sevdiğim ve benim de önerdiğim bir film. Filmde neşe karakterinin diğer tüm duyguları yönetiyor gibi gözükmesini, korkunun geri planda kalmasını, kaygı karakterine yer verilmemesini doğru bulmasam da asıl mesajı olabildiğince basit anlatmayı amaçladığını göz önünde bulundurunca senaryonun böyle kurgulanması anlamlı.

Yine de korku ve kaygının çocukluk döneminde de sıklıkla hissedilen duygular olduğunu unutmamak gerek. Tabii ki çocuğun mizacına göre hissettiği kaygnın ölçüsü değişebilir ama “Çocuklarda kaygı olmaz” diyemeyiz. Örneğin, çocuk ebeveyninden ayrıldığı zaman kaygı hisseder ve bu durum belli bir yaşa kadar normaldir. Özetle, tüm çocukluk neşe ve coşku hissederek geçmez. Genel hatlarıyla değerlendirirsek 2015’te yapılan ‘Ters Yüz’ filmi izlemeye değer.

Birincisi kadar iyi değil

Film dünya çapında çok tutulunca Walt Disney, dokuz yıl sonra ikincisini yaptı. Film 14 Haziran’da ülkemizde de vizyona girdi. Ben de izlemeye gittim. Yabancı film eleştirmenlerinin yorumlarının birçoğu olumlu olsa da ben ilki kadar beğenmedim. Filmi izlerken sanki birisi kulağıma, “Birincisi şahane tuttu. Bu yüzden ikincisini de tıpkısının aynısı yapıp sürdüm piyasaya” diye fısıldıyormuş gibi hissettim.

Filmin ilkinde neşe, korku, tiksinti, öfke ve üzüntü duyguları animasyon karakterleriyle temsil ediliyordu. Filmin ikincisine kaygı, utanç, bıkkınlık, kıskançlık gibi yeni duygu karakterleri eklenmiş. Genel hatlarıyla senaryo akışı ilkinin neredeyse aynısı. Dolayısıyla, ilki kadar özgün olduğunu söylemek zor.

‘Ters Yüz 2’de Riley 13 yaşında ve ailesiyle hala San Francisco’da yaşıyor. Bu kez ergenlik döneminin inişli çıkışlı duygu durumu, kişilik hala gelişim sürecinde bulunmasından dolayı benlik algısının tam oturmaması ve ergenlikte dengesiz davranışların olağanlığı aktarılıyor.

Ana mesaj şu: İnsan başarılarıyla, başarısızlıklarıyla, hatalarıyla ve doğrularıyla değerli bir bütündür. Nasıl bir insan olduğunu yeteneklerinden çok temelde yatan değerlerin belirler.

Mesaj güzel olsa da verilme biçimi ilk filme çok benzediği için yukarıda da bahsettiğim üzere yaratıcılıktan uzak. Ayrıca, mesleki olarak değerlendirirsem, bir ergenin psikolojik gelişim süreci tam olarak doğru yansıtılmış diyemem.

Öte yandan, filmde ergenlik dönemiyle ilgili çok isabetli noktalara da değinilmiş. Riley, bir arkadaş grubunca kabul görmek için kişiliğiyle çelişen tutum ve davranışlar sergiliyor. Yani bir ergenin akranlarınca kabul görmeme ve başarısız olma kaygısı, bu kaygıyı yönetmekte zorluk çekmesi, güzel anlatılmış. Yalnız kaygının ergenlik sürecinin merkezine oturtulması ve tüm davranışlarının temelini oluşturuyormuş gibi bir mesaj verilmesi, doğru değil.

Ergenlik dönemi

Ergenlik dönemi çocukluktan yetişkinliğe geçiş sürecidir. Bu süreçte birçok bedensel, bilişsel ve duygusal değişim yaşanır. Her birey ergenliği farklı bir şekilde geçirse bile süreç sancılıdır. Kişinin benlik algısı gelişmediği için, yani kim olduğunu tam olarak bilmediği için bir grubun parçası olmaya ve kendisini o grup üzerinden tanımlamaya daha çok ihtiyaç duyar. Dolayısıyla, ergenlik döneminde akran ilişkileri, aile ilişkilerinin önüne geçer. Ergen evdeyken bile ailesiyle zaman geçirmek yerine odasında yalnız zaman geçirmeyi tercih eder. Kendi bireysel sınırlarını çizmeye çalıştığı bu süreçte genellikle ebeveynine tepkili olur. Bedensel değişimlerinden dolayı bedenine yabancılaşır. Kendi bedenini beğenmemeye başlar. Karşı cinse ilgisi arttığı için kendisini beğendirme çabasına girer, dolayısıyla dış görünüşüne önem vermesi olağandır.

Akranlarıyla ilişkilerinde ya da romantik ilişkilerinde genellikle kaygı hisseder. Hissettiği kaygı, sonradan pişmanlık duyacağı şeyler yapmasına sebep olabilir tabii ama arkadaşsız kalma kaygısıyla suç sayılabilecek bir şey yapmak ergenlik sürecinde bile pek olağan kabul edilmez. Eğer ergen böyle bir şey yapıyorsa arkadaşsız, yalnız kalma kaygısı ergenliğin olağan gelişim süreci dışında bir sorun olarak değerlendirilmeli.

Filmde, Riley’in arkadaşsız kalma kaygısı o kadar yoğun ki neredeyse suç sayılabilecek şeyler yapmaya, zorbaca ve dürtüsel davranmaya sürükleniyor. Pişman olsa da bir ergenin kaygısının kontrolünde olduğunu ve bu bağlamda her şeyi göze alabileceğini, bu durumun da gelişimsel olarak normal olduğunu söyleyemeyiz.

Filmde Riley hem kendisini yeterli hissetmek hem de bir spor takımına dahil olup takımdakilerle arkadaş olmak için sıkı hokey antrenmanı yapıyor. Bu tutum ve davranışları da sadece kaygının kontrolündeymiş ve yanlışmış gibi yansıtılıyor.

Filmden bağımsız olarak konuşmak gerekirse bir insan hırslı olabilir, azimli olabilir. Yaptığı bir işte başarılı olmak isteyebilir. Bir miktar performans kaygısı sağlıklıdır ve itici güç sağlar. Fazla kaygı ise insanı işlevsiz kılabilir.

Ergenlikte insan kendisini tanımlayabileceği, dışarıdan görünen özelliklere ihtiyaç duyar. Bu yüzden dış görünüşüne önem verir, bir sporda ya da müzikte ya da okulda başarılı olmak isteyebilir. Yani performans gösterebileceği bir alanda başarılı olmak istemesi hemen her insan gibi ergenlerde de doğaldır. Hatta kişiliğin tam oturmadığı dikkate alınırsa ergenler için bir alanda başarılı olmak çok daha önemli olabilir. Günümüzde yetişkinlikte bile, “Ben iyi bir insanım. Ben iyi bir arkadaşım” deyip insanın kendisini sadece bu özellikleri üzerinden tanımlaması yeterli gelmezken, bir ergenin sadece bu özelliklerle yetinebilmesini beklemek gerçekçi değil. Filmde gelişimsel süreçte normal olan ve normal olmayanın iç içe geçmesi, yanlış mesajlar verme ihtimalini ortaya çıkarttığı gibi, asıl mesajı da gerçekçilikten uzaklaştırmış.

Suçluluk ve utanç

Utanç duygusunun kocaman, ağır bir animasyon karakteriyle canlandırılması anlamlı. Sağlıklı yönetilemeyen utanç duygusu kişilik gelişiminde önemli rol oynar. Taşıması ağırdır ve ileride birçok psikolojik probleme sebep olabilir. Öte yandan, utanç gibi ağır başka bir duygu, yani suçluluk duygusunun canlandırılmaması büyük eksik. Suçluluk ve utanç birbiriyle sıklıkla karıştırılan duygulardır ve bazen aynı anda hissedilebilir.  Öfke, suçluluk ve utanç karmaşıktır. Bu üç duygu bastırılmış acıların, hayal kırıklıklarının dışa yansıması olarak da çıkabilir. Dolayısıyla iyi analiz etmek gerekir.

Örneğin, bazen bir hata yaparız ve suçluluk duyarız. Bu noktada hissettiğimiz suçluluk doğaldır. Hatamızı telafi etmeye çalışırız. Bir arkadaşımızı istemeden de olsa kırmak gibi. Bazense hissettiğimiz suçluluk duygusu tamamen bizimle ilgilidir. Ortada bir hata yoktur. Örneğin bazı insanlar “Hayır” dediği zaman suçluluk hissedeceğinden dolayı gereğinden fazla “Evet” der. Ortada suç yoktur ama kişi suçluluk duyar. Burada hissedilen suçluluk sağlıklı yönetilemeyen zorlayıcı duyguların suçluluk olarak çıkması olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla, insanın diğer insanlara sınır koymasını imkânsız hale getirir. İnsan sınır koyamadıkça öfke hisseder ve o öfkeyi genellikle kendisine yöneltir.

Tabii ki bir animasyon filminde bu kadar karmaşık bir durumu anlatmak uygun olmaz ama suçluluk duygusunun bir karakter üzerinden yansıtılmaması her iki filmi de eksik bırakmış. Riley yaptığı hatalardan sonra suçluluk hissediyor, bunu görüyoruz ama suçluluk duygusu için bir karakter yaratılmamış. Her şeyin kontrolünün neşe duygusunda bulunması, neşe duygusunun merkeze oturtulması bana mesleki olarak yanlış geldi. Tabii ki mizaç olarak değerlendirirsek bazı insanlarda bazı duyguların daha ağır olduğunu söyleyebiliriz. Ancak neşenin bu kadar ön plana çıkartılması yerine tüm duyguları yöneten ve herhangi bir duyguyu temsil etmeyen başka bir karakter yaratılabilirdi. En azından senaryoyu ben yazsam her iki filmi de bu şekilde yazardım. İkinci filme ayrıca can sıkıntısı duygusunu ve ergenlik döneminin olmazsa olmazı romantik ilişkileri, dış görünüşe dair kaygıları da eklerdim.

Birçok eksiğe rağmen, bütününe bakılırsa birincisini daha çok beğenmeme rağmen iki film de izlemeye değer. Birincisi emosyon regülasyonunun temelini anlamak açısından, ikincisi de ergenlik dönemini çok kabaca -ve kısmen- anlamak açısından değerli. Tavsiye ederim.

Kategori:Agora, Vitrin-mobil

Tüm yazılar: Psk. Dr. Feyza Bayraktar

SON HABERLER

Zelenski ateşkese hazır: Görüşmeler için Vatikan ve Türkiye'yi değerlendiriyoruz

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, ABD Başkanı Donald Trump’a müzakerelere hazır olduklarını söyledi.

'Altın kalpli' katil balinalar, pilot balina yavrularını evlat ediniyor

Bilim insanları katil balina sürülerinin pilot balina yavrularını evlat edindiğini keşfetti.

Trump: Vatikan, Rusya-Ukrayna müzakerelerine ev sahipliği yapabilir

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı telefon görüşmesinin çok iyi geçtiğini ve Rusya-Ukrayna müzakerelerinin hemen başlayacağını açıkladı.

Eski Deva Partili vekil Seda Kâya Ösen CHP'ye katıldı

DEVA Partisi’nden istifa eden İzmir milletvekili Seda Kâya Ösen CHP’ye katıldı.

Bir uyanışın tarihi: 19 Mayıs

Tarihin bazı anları vardır; sadece bir milletin yönünü değil, ruhunu da değiştirir.
19 Mayıs 1919, işte tam da böyle bir andır.

Rusya'da sinagog ve kiliseye saldırı: En az yedi ölü
Senaryosu ChatGPT ile yazılan filme tepki

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 758 gündür hapiste

YAZARLAR

Bir uyanışın tarihi: 19 Mayıs

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Elinden çıkanı kulağın duysun

Mustafa Dağıstanlı

Ali Özgentürk için: Böyle mi olmalıydı!

Ayhan Tinin

Çocuk, sınırsızlıkta değil, sınırda büyür

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazalım da ne yazalım nasıl yazalım!

Murat Sevinç

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Şükrü Hatun: Sokaklarda şişmanlık taramasının iyi bir fikir olmadığını düşünüyorum

Aziz Çelik: Genç istihdamı ve genç işsizliğine ilişkin tablo giderek vahim bir hâl almaya başlıyor

İpek Özbey: Ülkenin geleceğinin emanet edildiği gençler hangi sorunlarla mücadele ediyor?

Müjdat Gezen: Sakın bu şarkıyı yasaklamasınlar?

Orhan Bursalı: Yaşasın 19 Mayıs, yaşasın gençlik

İbrahim Kahveci: Görüntüde büyüyoruz ama gerçekte fakirleşiyor

Abdulkadir Selvi: 'Bir oy CHP'ye, bir oy HDP'ye' derken PKK'nın Lozan'la ilgili değerlendirmelerinden haberiniz yok muydu?

Murat Muratoğlu: Türkiye'de enflasyonun asıl dümeni siyaset rüzgarıyla döner

Deniz Zeyrek: 500 milyon liralık bu kamu zararının hesabı sorulmayacak mı?

Saygı Öztürk: 'PKK'nın silah bırakması' tartışmaları

Erdal Sağlam: 19 Mart krizinin ekonomide yarattığı tahribatın etkisi devam ediyor

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×