MERT YILDIZ
Lenin: “Bir ulusu yok etmenin en kesin yolu para birimini güçsüzleştirmektir.”
Süleyman Demirel: “Türk Lirası güçlü olunca n’olcak? Paraları güreştirecek miyiz?”
Doların tarihi seviyeye ulaştığı gün Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi: “Endişelenecek bir durum yok.”
Bu ekonomi yönetimiyle…
Piyasalarda “Dolar 3 lira olur mu” diye konuşulmaya başladı. Sorunun kısa bir cevabı var. “Olur. Neden olmasın?” Bizde bu ekonomi yönetimi varken dört bile olur.
“Yok canım, o kadar da değil” demeyin. “Bundan iki yıl önce aslında doların hakkı 2.5 lira” dediğim zaman insanlar gülüyordu. Bugünün şartlarına baktığımda paranın hala fazla değerli olduğunu düşünüyorum. Daha üzücü olansa ülkenin ekonomi yönetiminin paranın değerini hiçe sayması.
Çok değil, bundan sekiz yıl önce 1 Türk Lirası 1 ABD Doları’na denk olur mu diye rapor yazdığımı hatırlıyorum. O zamanlar gelişmekte olan ülkeler arasında örnek ülkeydik. Sekiz yıl ileri sarıyorsunuz ve apayrı bir Türkiye ile karşılaşıyorsunuz. Sahiden ne oldu şu son sekiz yılda?
Küresel finansal kriz öncesi…
2007 yılına dönüyoruz. Neoliberal ekonominin savunucuları artık krizlerin 1990’ların olgusu olduğunu iddia ediyor. Dünyada yanılmaz tek bir ekonomik düzenden bahsediliyor. Neoliberal politikaların babası IMF bile varoluşçu bir sorgulama içinde. Kriz olmayan bir dünyada IMF’nin rolü konuşuluyor. IMF ile çalışan üç beş Afrika ülkesi kalmış. 1990’ların kriz bağımlısı gelişmekte olan ülkeler (Brezilya, Rusya, Türkiye ve diğerleri) IMF’ye artık ihtiyaçları olmadığını düşünüyor.
İşte böyle bir ortamda dolar parite olur mu diye konuşulurken küresel finansal kriz geldi. Bizim IMF’yle stand-by anlaşmamız 2008 Mayıs’a kadar devam ediyordu. Anlaşma bittiğinde piyasalarda “Türkiye yeniden IMF ile bir anlaşma yapar mı” diye konuşuldu.
Erdoğan bir gitti bir geldi sonunda IMF’yi bile bezdirdi. Bir gün çıkıp “IMF ile anlaşmaya vardık yarın öbür gün imzalarız” diyordu. İki gün sonra çıkıp “Ben bu ülkenin ekonomisini IMF’ye teslim etmem” diyordu. Böyle böyle Erdoğan piyasaları bir bçuk yıl oyaladı. IMF’siz bir buçuk yıldan sonra IMF de çıkıp “Türkiye’nin bize ihtiyacı yok” dedi.
Evet artık IMF’den para almamıza gerek yoktu. Çünkü piyasalardan borçlanabiliyorduk. Ama IMF’nin bize faydası aslında reform konusundaydı. 2008’e kadar her ne kadar Ali Babacan ekonomi bakanıysa da ülkenin ekonomi yönetimi IMF’deydi. Onlar söylüyordu, biz yapıyorduk.
İşte bu yüzden gelişmekte olan ülkelerin kralıydık. 2008’den sonra yönetim Babacan’a geçti… Daha doğrusu Erdoğan’a.
Piyasa ekonomisini hazmedememek…
Düşük bütçe açığı, düşük enflasyon, özelleştirme, finansal istikrar… 2000’lerde ekonomiyi takip ettiyseniz bu terimleri sıklıkla duymuşsunuzdur. IMF bize bu konuda yardımcı oldu. Ama sonrasında biz bize kaldık. Elimizden tutan olmadığı için reform yapamadık.
Ülkenin ekonomi yönetiminden sorumlu olanların ya eli kolu bağlıydı (Ali Babacan, Mehmet Şimşek) ya da piyasa ekonomisini tam hazmedememişlerdi (Zafer Çağlayan, Nihat Zeybekci). Tüccar ve mütahit mantığıyla trilyon liralık ekonomiyi yönetiyorlardı.
Piyasa disiplini…
Bu piyasa ekonomisinin aslında en önemli özelliği demokratik olması. Kamunun ağırlığı olan bir ekonomide tek bir kişi veya bir kurul kararları belirlerken, piyasa ekonomisinde pek çok oyuncu karar veriyor. Örneğin eskiden Türk Lirası’nın değerini Merkez Bankası belirlerken artık piyasalardaki binlerce oyuncu belirliyor.
Bir şeyleri yanlış yaptığınız zaman bu piyasadaki oyuncular sizin para biriminizi satarak cezalandırıyor. Paranız değer kaybediyor. Enflasyon artıyor. Halkın satın alım gücü düşüyor. Ülkeniz fakirleşiyor.
İşte bu olaya ‘piyasa disiplini’ deniyor. Yanlış yönde ilerleyen ülkeleri piyasa cezalandırıyor. Bu yüzden “Dolar 3’ü değil 4’ü bile bulabilir” diyorum. Çünkü bugün ülkeyi yönetenler iyi işler yapacak niyete sahip değil. Böyle olunca da piyasalar bizi cezalandırmaya devam edecek.
Peki hiç ümit yok mu?
Piyasa sizi cezalandırırken, sizin tutumunuz “Meraklanacak bir şey yok” deyip tutarsız açıklamalar yapmaksa maalesef kısa vadede ümit yok demektir. Siz hala ‘Güçlü ülkenin güçlü para birimi olur’ gerçeğini anlamamışsanız, demokrasi olmadan, hukuk olmadan piyasa ekonomisi olmayacağını anlamamışsanız, dolar 4’e gitse ne yazar? Ayakkabı kutularında lira gelmiyor ki, dolar geliyor. Siz kendinizi sağlama aldıktan sonra 78 milyona ne olduğunun bir önemi var mı?
Ama uzun vadeye bakınca çok ümitliyim. Bugün piyasa disiplinini hazmedemeyenler bir süre sonra bağımsızlık namına ipleri eline almaya kalkacak. Siyasetteki baskıcı rejimi ekonomide de uygulamaya çalışmaları sonları olacak.
Ne iç ne de dış politika… Ekonomiyle gelenler, ekonomiyle gidecekler.