
H. Ayhan Tinin
Sanat da var / Tiyatro
insanatinart@gmail.com
Meğer imzalarını Wm Shakspe diye atan usta da 1593-94 yıllarında veba salgını nedeniyle Londra’daki bütün tiyatrolar gibi perdelerini kapatmış. Hatta kimi şehir yöneticileri, vebanın tiyatro nedeniyle bu kadar çok insana bulaştığını söyleyince; bir yılını turnede geçirmiş.
23 Nisan 1564’te doğmuş, tiyatronun aşılmaz yazarı William Shakespeare… Ve yine bir 23 Nisan’da, 1616’da ölmüş.
Hayatına ilişkin bilgi, belge çok az… Hal böyle olunca da gerçekten çok söylenti, hatta ucu bucağı olmayan spekülasyonlar çoğaldıkça çoğalıyor.
Özgeçmişini ilk kez yazıya döken Nicholas Rowe, Shakespeare’le ilgili en çok kabul gören yaşam öyküsünü yazmış.
Eldeki bilgilerin çoğu da kilise, tapu ya da mahkeme ve ücret defteri kayıtlarından yola çıkılıp aradaki boşlukların doldurulmasıyla oluşturulmuş.
Eşi Anne Hathaway ile erken erken evleniyor, 18 yaşında… Ardından üç kızı oluyor. Doğduğu yeri neden terk edip Londra’ya geldi, rivayet muhtelif. Fakat 1594 yılında Chamberlain topluluğunda oyuncu ve yazar olduğunu öğreniyoruz.
Özellikle I. Elizabeth döneminin sonlarına doğru varlıklı bir hayatı var. Hatta 1599’da Londra’da yapılan Globe Tiyatrosu’nun hisselerini aldığı söyleniyor. Tiyatro patronu ve yazar-oyuncu… Ancak kötü oyuncu olduğu da söylenir. Hayatında bir yedi yıllık süreç var ki tamamen ne yaptığı belirsiz. O dönemde öğretmenlikle uğraştığı da yazılmış, hukuk okuduğu da…
‘William Shakespeare’ ismini hiç kullanmamış. Dünya onu ölümünden uzun yıllar sonra bu ismiyle tanımaya başlamış. O da zaten imzalarını ya girişte yazdığımız Wm adıyla ya da Willim Shaksp gibi tuhaf kısaltmalarla kullanmış.
Bilinen 38 tiyatro eseri yazmış ve öyle karakterler oluşturmuş ki; insan ruhunun en derin kıvrımlarını, acıların patikalarını, kıskançlıktan aşka, aşktan intihara ruh hallerindeki saydamlık ve geçişkenliği başka hiçbir yazarın anlatamadığı kadar incelikle işleyip sahneye taşımış. Dünyanın en bilinen repliği ona ait: “Olmak ya da olmamak.” Bunu bilmeyen tiyatro izleyicisi var mı? Veya “Dünya bir sahne…” diye söze başlamayan bir tiyatro oyuncusu ya da yazarı?
Dünyanın en ünlü siyasi suikastlarından eski ABD başkanı Abraham Lincoln cinayetinin tetikçisi John Wilkes ise ününü Shakespeare oyunlarıyla yapmış bir tiyatro oyuncusu.
Oyunlarını ve karakterlerini çaldığını yazanlar var. “İyi şair ama kötü oyuncuymuş” diyenler var. “Aslında hiç yaşamadı, kraliçenin gözdesi bir kontun gizli adıydı bu” diyenler var. Arap olduğunu iddia edenler var. Londralı bir tefeci olduğunu, dönemin oyun yazan ünlü bir karakterinin kimliğini gizlemek için bu adı aldığını söyleyenler var. En son da “Shakespeare değil, asıl adı Şeyh Pir’di” diyen de çıktı. Bazen ulaşılmaz eserler veren sanatçıların kaderi böyle oluyor sanıyorum.
Herkes bir tavus kuşunun görkemli kuyruğundan bir telek kapabilmek için akbabalar gibi üşüşüveriyor. Kimi gagalıyor, kimi tüylerinden bir parça koparıp kaçıyor… Zor olan üretmek çünkü; zor olan yazmak, çizmek, elleriyle biçim vermek, tasarlamak, emek harcamak, ter dökmek, renklerin, kelimelerin, çizgilerin, toprağın çamurunda kaybolmak. Sonra oradan insanlık tarihine bir armağan bırakmak.
O kitap karakterleri değil, hayatın içinde kanıyla canıyla yaşayan insanlar gösterir bize sahnede; oyunda Danimarka Prensi’dir, Denizli’de bir çiftçi ailesinin büyük oğludur, hiç fark etmez. Aynı insani özellikleri, kusurları, zayıflıkları, onuru, sevgiyi, keder ve mutluluğu sokaktaki o insanda görürüz. O nedenle öyküleri bazen gerçek dışı gibi görünse de karakterleri evrenseldir. Onu William Shakespeare ve tiyatronun evrensel sesi yapan da bu sanırım.
Kızlarından yalnızca Susanne’nin bir kızı oluyor; Elizabeth. Fakat diğerlerinin çocuğu olmuyor. Torunu Elizabeth’in de çocuğu olmayınca soyu tükeniyor.
Manastırlı Mehmet Rıfat ve bir arkadaşı ilk kez Osmanlı’da Othello oyununu Fransızca’dan çeviriyor. 1870 yılında. Darülbedayi’nin ilk öğrencilerinden Kamil Rıza yıllarca gezici kumpanyasıyla, Anadolu’da şehir şehir Othello’yu oynuyor. Seviyor Anadolu seyircisi Shakespeare’i… Othello oluyor ‘Arabın İntikamı‘, Kamil Rıza oluyor ‘Othello Kamil‘!
Nazım 1962’de Moskova’da yazdığı anılarında, Ankara’da ahırdan bozma bir tiyatroda Othello Kamil beyi nasıl izlediğini de anlatır.
Artık hırçın ve hırsız ve hırsından gözü dönmüşler şu komplo teorilerini bir kenara bıraksınlar da biraz William Shakespeare izleyip, sahnede kendilerine tutulan büyük aynayı ve bir sahne olan dünyada üstlendikleri rolün zavallılığını görseler.
İyi ki doğdun, ardında ölümsüz eserler bırakarak öldün. Hoşça kal William… Dokunmayın Shakespeare’ime!