CANAN COŞKUN
canancoskun2@gmail.com
@canancoskun
Diyarbakır Barosu’nun önceki dönem başkanı ve yönetim kurulu üyeleri dün 2017 ve 2018 yıllarında yıllarında yaptıkları üç açıklama nedeniyle hakim karşısına çıktı. ‘Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme’ ve ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ve Türk milletini aşağılama’ suçlamalarının yöneltildiği 11 avukatın beş yıla kadar hapsi isteniyor.
Avukatlar hakkındaki soruşturma Diyarbakır başsavcılığının Haziran 2018’de Adalet Bakanlığı’na gönderdiği fezleke ile başladı. Savcılığın bu adımından kısa bir süre önce, 24 Haziran 2018 seçimleri öncesinde, Şanlıurfa’da AKP Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın seçim kampanyasında silahlı ve bıçaklı bir kavga çıkmıştı. Kavgada dört kişi yaşamını yitirmiş, sekiz kişi de yaralanmıştı.
Diyarbakır Barosu’nun da aralarında yer aldığı çok sayıda sivil toplum kuruluşu bu nedenle Suruç’a gitmek istemiş ancak polis ‘can güvenliği’ gerekçesiyle izin vermemişti. Bunun üzerine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu katıldığı bir televizyon programında baroyu hedef alarak,“Diyarbakır Barosu’nun PKK’ya müzahir olduğunu herkes bilir. Bana çağrıda bulunmuşlar gereğini yapın. Gereğini yapacağız zaten” demişti.
Savcılığın avukatlar hakkında hazırladığı iddianamede baroya bağlı başka bir avukatın BİMER’e yaptığı ihbar da yer alıyor. Savcı da buna dayanarak aşağıdaki basın açıklamalarını suç delili olarak iddianameye yazmış.
- 24 Nisan 2018’de yayımladıkları ‘Ermeni Halkının Dinmeyen Büyük Acısını Paylaşıyoruz’ açıklaması.
- 13 Aralık 2017’de HDP Milletvekili Osman Baydemir’e, ‘Ben Kürdistan’dan gelen bir temsilci olarak benim şu isteğim bu çatı Türk’ün ve Kürt’ün ortak çatısı olmalıdır’ dediği için iki gün Genel Kurul’dan çıkarma ve 12 bin lira para cezası verilmişti. Diyarbakır Barosu bununla ilgili 18 Aralık 2017’de ‘Kürdistan İfadesini Cezalandırmak Utançtır, Kabul Edilemez!’ açıklamasını yayınlamıştı.
- Hakkari’nin Oğul Köyünde SİHA’ların kullanıldığı bir operasyonda, sivil olduğu belirtilen bir kişinin ölmesi, üç kişinin de yaralanmasına ilişkin hazırladıkları 14 Eylül 2017 tarihli rapor.
‘Hedef göstermenin tezahürü’
Diyarbakır 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya yargılanan avukatlar Ahmet Özmen, Mahsun Batı, Velat Alan, Neşet Girasun, Cihan Ülsen ve Nahit Eren ve avukatları katıldı. Avukatlar, savunmalarında davaya konu edilen basın açıklamalarının arkasında olduklarını, ifade özgürlüğünü kullandıklarını söyledi.
O dönem baro başkanı olan Ahmet Özmen savunmasında şunları söyledi: “Huzurda bulunan Diyarbakır Barosu yöneticileri olarak bizler yargılanmıyoruz. Yargılanan Diyarbakır Barosu’nun tüzel kişiliği ve her bir üyesidir. Diyarbakır Barosu bir meslek örgütüdür. Bu meslek örgütün toplumsal siyasal meselelere büyük bir duyarlılık göstermiştir. Yaşanan hak ihlallerine büyük bir tepki göstermiştir. Diyarbakır Barosu demokrasi ve insan hakları mücadelesi kapsamında dünyada tanınmış ender barolardan birisidir. Bu dava yargı üzerindeki baskının ve Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin CNN Türk kanalındaki röportajından sonra katledilmesinden sonra Diyarbakır Barosu’nu hedef göstermenin bir tezahürüdür.”
‘Siviller öldüğü için gittik’
“14 Eylül 2017’de yayınladığımız raporun içeriğinden bahsetmek istiyorum. PKK terör örgütü demekten imtina ediyormuşuz, kaçınıyormuşuz (ihbarcının dilekçesindeki suçlamaya cevaben). Böyle bir komiklik ve abeslik olabilir mi? Bir hukukçu, bir şikayetçi dilekçe verdi diye savcı hiç mi kanuna yasaya bakmadı? Biz Hakkari’ye ‘Hangi örgüt terör örgütüdür’ tespiti için gitmedik. Biz oraya yaşamını yitiren sivil vatandaşların yaşam hakkının tespiti için gittik. Orada vali ve başsavcı ile görüştük. Olaydan yaralı kurtulan sivil vatandaşlar ve yaşamını yitiren kişilerin aileleriyle görüştük. Doğruluğundan emin olduğumuz her şeyi tarafsız bir şekilde raporumuza yazdık. Yaşam hakkı ihlalini içerir bir rapor düzenledik.”
‘Baydemir’in söylediğine katılıyoruz’
“Osman Baydemir Kürdistan ifadesi yerine Trakya ifadesini kullansaydı söz konusu cezayı almayacaktı. Türkiye’de Kürdistan diye bir coğrafi bölge vardır. Dört ülkenin bölünmüş olarak toprakları içerisinde Kürdistan dediğimiz bölge tarihsel olarak mevcuttur. Cumhuriyet’te uzun yıllar Kürtçe konuşmak yasaktı. Kürt kimliği tanınmadı. Kürt diye bir halk yoktu. Kürtler için Türklerin bir boyu dediler. 100 yıl sonra geleceğimiz nokta bu mudur? İktidarın bir uygulamasının, bir kanun ve tüzük metniyle düzenlenmiş olsa bile hukuka aykırı olduğunu söylemeye hakkımız yok mudur? Demokrasi bu mudur?
Biz herkesin kendi kimliğiyle, özüyle, kültürüyle, varlığıyla bir arada eşit ve özgür yaşayabildiği bir toplum hayal ediyoruz. Bunun için mücadele ediyoruz. O yüzden Osman Baydemir’in söylediği ‘Burası Türk’ün de meclisi olsun, Kürt’ünde meclisi olsun’ lafına katılıyoruz. Katıldığımız için bu cezayı gayri insanı, gayri hukuku, gayri ahlaki buluyoruz. TBMM Laz’ın da, Türk’ün de, Kürt’ün de, Alevi’nin de meclisi olsun istiyoruz. Herkes kendisini orada görsün. Bu gerekçeyle bu açıklamayı yaptık.”
‘Gözaltı talimatı verildi‘
“Yargılanan avukatlardan Nahit Eren de savunmasında Süleyman Soylu’nun Diyarbakır Barosu’yla ilgili sözlerini hatırlattı ve ‘O gece bir kısım işlemler de yapıldı. O gün bu kentin ilgili birimlerine bizim gözaltına alınmamız için talimat verildiğini de biliyoruz ama yapmadılar’ dedi.”
Mahkeme bir sonraki celsenin 17 Şubat 2021’de yapılmasına karar vererek duruşmayı erteledi.