Burak Erdoğan’ın sevgilisiyle konuşmasını dinlemek, Dışişleri Bakanı, MİT Müsteşarı, Genelkurmay 2. Başkanı ve Dışişleri Müsteşarı arasında geçen konuşmaları dinlemekten daha vahim bir şeydir. Devlet yetkililerinin dinlenmesinin daha vahim sayılması ise daha da vahim bir şeydir.
Burak Erdoğan’ın sevgilisiyle konuşmaları bizi ilgilendirmez (dinlemedim de, okumadım da); evli olup olmaması da durumu değiştirmez. Ama devlet yetkililerinin konuştuğu her şey bizi ilgilendirir.
İnsanların mahremiyeti vardır
Bununla, devlet yetkililerinin, siyasi figürlerin yasadışı yollardan dinlenmesini onayladığımı söylemek istemiyorum. Şunu diyorum: İnsanların mahremiyeti vardır, korunmalıdır; devletlerin, kurumların mahremiyeti yoktur, olmamalıdır, korunmak yerine olabilidğince açık edilmelidir.
‘Devlet mahremiyeti’ veya ‘devlet sırrı’ denen şey, gayet iyi biliyoruz ki, kesinlikle kötü, zararlı, şeytani, kimi zaman cinai bir şeydir. Zaten böyle olduğu için gizleniyor, sır olarak tutulmaya çalışılıyor.
Tarih böyle örneklerle dolu
Siz bir devletin yaptığı iyiliği sakladığını duydunuz mu hiç? Zaman zaman açılan devlet arşivlerinden hayırlı şeyler döküldüğünü işittiniz mi? Güçlü ve yaygın propaganda (iletişim) araçlarına rağmen yaptıklarını halka ve dünyaya alın açıklığıyla söyleyemeyecekleri için herkesi ilgilendiren meseleleri gizli gizli konuşuyorlar.
Murat Belge, Türkiye’nin tarihinden birkaç örnek verip bu durumu gayet güzel sergiledi. Hem bizim tarihimiz hem dünya tarihi, insanlığın başını belaya sokan böyle gizli toplantı, gizli anlaşma örnekleriyle dolu.
Yetkin ile Çandar’ın taktığı şeye bak!
İki gündür ‘Suriye tapeleri’yle ilgili haberlerin verilişi ve köşe yazıları (Belge’den başka uymayan var mı bilmiyorum), bu kutsal ‘devletin mahremiyeti’ prensibinden şaşmıyor. AKP yandaşı medya ve yazarlarını ‘anladık’, ama yaygınlığı görmek için Murat Yetkin ve Cengiz Çandar’ın yazılarına da bakılabilir.
Yani hemen herkes, devletin hamremiyeti ‘prensibi’ni sorgulamıyor, mahremiyetin nasıl bu kadar zedelenebildiğine takmış kafayı. ‘Mahremiyet’ kisvesi altında her tür tecavüzü sergileyen bir aygıtın insanlığa karşı suç işleme özgürlüğünü savunmaktan başka bir şey değildir bu.
“Efendim, bütün devletler yapıyor aynı şeyleri” demek, kimseyi kurtarmaz ve bu mazerete sığınıp suç işlemeye devam edilemez. Zaten bütün devletler de bu günahlarını saklamak istiyor ve her ülkede kimi insanlar da devletlerin böyle karanlık işlere bulaşmaması gerektiğini, bu aygıtların şeffaflaşması gerektiğini söylüyor, bunun için mücadele veriyor.
Kurumsal mahremiyetten suç çıkar
Devletin olmadığı gibi, hiçbir kurumun da mahremiyeti olmamalıdır. Kurumların mahremiyetlerinden de suçtan başka bir şey çıkamaz. O mahremiyet yuvasında en zararlı bakteriler ürer. Kurumlar kendilerini temizleyemez hale gelir.
Zaten temizlik ihtiyacı duymayacakları bir duruma düşerler. Türkiye’de hiçbir kurumun temiz olmayışının sebeplerinden biri de budur.
Kurumlar da alabildiğince şeffaf olmalıdır. Mahremiyet şeffaflığın, temizliğin düşmanıdır.
‘Milli güvenlik’ diye bir şey yoktur
“Ülkenin milli güvenliği tehdit altında” diyorlar. Bu da zehirli ve yanlış bir önkabul. ‘Milli güvenlik’ diye bir şey yoktur. Daha önce milli güvenlik diye başörtüsü yasaktı mesela; Stalin Nazi Almanya’sıyla milli güvenlik için gizli anlaşma yapmıştı; Britanya-Fransa-İsrail ittifakı, Süveyş Kanalı’nı millileştiren Nasır Mısır’ına milli güvenlik için gizli anlaşmalar yaparak saldırmıştı…
Kapalı kapılar ardında toplantılar yapıp komşunuza veya bir başka ülkeye saldırı planları türetmek, örtülü operasyonlar hazırlamak, silahlı grupları eğitmek, silah ve mühimmat göndermek kesinlikle hiçbir ülkenin güvenliğini sağlamaz, çıkarına hizmet etmez. Bu ‘milli çıkar-güvenlik’ zihniyeti, sözde herkesin şikayetçi olduğu bu mevcut dünya düzeninin en kötü haliyle kendini yeniden üretmesini sağlamaktan başka işe yaramaz.
Demokrasi düşmanı!
Her bakımdan giderek daha entegre bir dünyada yaşıyoruz, her şeye rağmen uluslararası hukuk daha yaygın bağlayıcılık kazandı 20 sene önceye göre bile. İklim değişikliği gibi, terör gibi sınır tanımayan sorunlarla karşı karşıyayız. Çözümlerimiz de sınır tanımamalı…
Devletlerin ve kurumların mahremiyeti, demokrasinin ve insanların mahremiyetinin düşmanıdır.