• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Devlet mi, hükümet mi sorumlu?

10/08/2021 12:11

İHSAN DAĞI

@IhsandagiENG

Bir yandan orman yangınları, öte yandan sel felaketleri. Hukukta, ekonomide, eğitimde sınıfta kalan bir yönetim bu felaketlere de ne hazırdı ne de zamanında müdahale edebildi. Ateşin ve suyun arasında biz de eski bir tartışmayı bulup çıkardık: ‘Devlet’ mi, yoksa ‘hükümet’ mi sorumlu? Devleti zayıf ve çaresiz görmeye yüreği dayanmayan, aşkın ve soyut bir devletten asla umudunu kesmeyen devlet-sever ama muhalif bazı kesimler, AKP hükümetini olup bitenlerden sorumlu tutmanın formülünü buldu: ‘Devlet ile hükümet aynı şey değil.’

Tamam değil de bu ikisi şu anda, bu ülkede ‘ayrıştırılabilir’ mi?


Aslında geçmişte bu konu çok tartışıldı, hatta, özellikle 1960’lardan itibaren devlet ve hükümet, işlevleri, sınırları, yetkileri, dayanakları, siyasal kültürleri vs. itibariyle ayırt edilebilir aktörlere dönüştürüldü. Bir grup, siyasal mimariyi seçilmişlerin anayasa ve anayasal kurumlarla dengelenmesi olarak nitelerken, diğerleri ‘vesayet rejimi’ olarak gördü. Ama günün sonunda milli irade, seçilmişlerin üstünlüğü vs. tezleriyle devlet ve milleti ‘kaynaştırmak’ isteyenler bu tartışmayı siyaset arenasında kazandı. Parti ve lideri devletin tüm kurumlarına ve işleyişine hakim oldu. “Vesayet rejimini bitirdik” derken AKP’nin kastettiği buydu.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçmeden çok önce ‘vesayet’ten kurtulmuşlardı, yani her istediklerini, istedikleri biçimde yapma imkanına kavuşmuşlardı. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle de bir parti ve liderinin devleti tümüyle kontrol etmesi ‘yasallaştı.’ Anayasaya göre cumhurbaşkanı, ‘devletin başı.’ Cumhurbaşkanı her kim ise ister soyut ister somut olsun, ister yasal ister keyfi davransın, yerel veya merkezi olsun ‘devlet’ denen ‘şey’in başıdır. O kişi aynı zamanda bir partinin de genel başkanı. Hem partisine hem bütün devlet kurumlarına hakim. Ülkeyi sorgusuz sualsiz kararnamelerle yönetebiliyor.

Bu yapının içinde hala ‘rasyonel’ ve ‘yasal’ bir devlet aramak, somut-reel devlete (yani hükümete) karşı soyut bir ‘ideal devlet’ icat etmek entelektüel bir fantezi. Böyle bir ‘şey’ (devlet) yok. Devlet partileşti. Bir partiyle, lideriyle özdeşleşti. ‘Devletimizi partiye kaptırmayalım’ kaygısı ve tepkisi anlaşılabilir ama gerçeği değiştirmez. AKP devletine bakıp “Gerçek devlet bu değil” demek, Müslümanlar yüz kızartıcı işler yaptığında ‘Gerçek İslam bu değil‘ sızlanmasından farksız.

Devlet ile parti ve liderinin bütünleşti(rildi)ği bir iddia değil, olgu. Bütün otoriter tek adamlar, olduklarından daha büyük, daha tarihsel, daha hukuki ve de daha kutsal, dolayısıyla dokunulmaz görünmek için kendilerini devletle özdeşleştirir. Böylece, mutlak egemen olduklarını, eleştirilemez, ulaşılamaz, değiştirilemez olduklarını, ‘geçici ve sıradan’ bir hükümet değil, devletin ta kendisi olduklarını göstermek isterler. “Devlet benim” diyen bütün tek adamlar bunu yaptı, yapar.

Türkiye’de de devlet ile parti ve lideri elbette bilinerek, istenerek AKP tarafından ‘özdeşleştirildi.’ Böyle yaparak bu topraklarda tarihsel olarak devlete tanınan adeta sınırsız meşruiyetten ve devletten duyulan sınırsız korkudan bir ‘güç’ ve ‘rıza’ devşirmek istediler. Halkın adeta kutsadığı devletin sahipleri olarak görünmek istediler. Halk partiyi eleştirir, ama devlete saygısı ve devletten korkusu yüksektir. Devlet-parti-lider özdeşleştirmesiyle iktidar bu siyasal kültürü ve tutumu arkasına aldı. Erdoğan’ın 2007’den beri ısrarla cumhurbaşkanı olmak istemesinin nedenlerinden birisi de toplumda var olan bu ‘devlet kültü’nü yedeğine alma isteğiydi. Anketlerde Erdoğan’ın beğeni ve onay düzeyinin partisinin oy oranından hayli yüksek çıkması da bu ‘kült’ün ve kültürün ürünü. Dolayısıyla, devletin kutsallığı, eleştirilmezliği, aşkınlığı, başkalığı tezleri AKP’nin dokunulmazlık zırhını daha da güçlendiriyor. Devleti hala ayrı, dokunulmaz, eleştirilmez, kutsal olarak kodladıkça, bu devletin arkasına sığınan hükümet de eleştirilemez oluyor, eleştiriler etkisizleşiyor.

Dolayısıyla, bazılarının hala devlet ve hükümetin ayrı şeyler olduğunu savunarak kendini kandırması, bazılarının da soyut bir devlet-hükümet ayrımıyla muhayyel ve ideal bir devlete toz kondurmamaya çalışması, Türkiye siyasetinin ‘reel’ zeminine oturmuyor. Devlet-hükümet ‘ayrılığını’ iktidarın arkasındaki ‘devlet’i çekip almak için bir ‘strateji’ olarak kodlamak ise ‘devlet kültü’nü yeniden üretmekten başka bir sonuç vermez.

Devleti tanrıların katına çıkarmak yerine biz fanilerin dünyasına indirmeliyiz ki ona hakim olalım, onu yönetelim, ona hesap soralım… İcraatlarına tanıklık ettiğimiz, başarısını veya başarısızlığını bildiğimiz, vergi ödediğimiz, hesap sorduğumuz ‘şey’den başka, ondan üstün bir şey değildir devlet. Aksi, onu kutsallaştırır ve hesap sorulabilir bir ‘özne’ olmaktan çıkarır. Yani, bugünkü gibi rejimlerin yolunu açar.

Kategori:Agora

Tüm yazılar: İhsan Dağı

SON HABERLER

Özgür Özel'den boykot listesi: Nusret, TGRT, Doğuş Medya…

CHP Genel Başkanı Özgür Özel boykot listesini yineledi: “TGRT var ya adeta CHP’ye sövmeye ant içmiş durumda. Bunlar parayı İhlas markasından kazanıyor. Ürünlerini almıyoruz.”

Fed faiz oranını sabit tuttu

ABD Merkez Bankası (Fed), politika faizini beklentiler dahilinde yüzde 4,25-4,50 aralığında sabit tuttu.

KRT TV çalışanları Beşiktaş'ta eylem yaptı

KRT TV çalışanları, direnişlerinin 15’inci gününde Beşiktaş Meydanı’nda eylem yaptı.

Beşte beş: Filenin Sultanları, Dominik Cumhuriyeti'ni 3-0 yendi

2025 Kadınlar FIVB Milletler Ligi’nin (VNL) İstanbul’da düzenlenen ikinci haftasında Türkiye, Dominik Cumhuriyeti’ni 3-0 mağlup etti.

AA: MASAK raporuna göre İmamoğlu yedi aklama suçunun faili

İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) odaklı yolsuzluk soruşturması kapsamında Mali Suçları Araştırma Kurulunca (MASAK) raporu hazırlandı.

İktidar yolun sonuna gelmişken muhalefetin eziklik psikolojisi
Turan, İhvan ve gerçeklerin soğuk yüzü

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 787 gündür hapiste

YAZARLAR

Ofansif mizah örneği olarak birkaç anayasa maddesi

Murat Sevinç

Babalar günü bu yıl da coşkuyla kutlanmadı!

Arzu Uzunali

İnsan aynı anda iki kişiyi sevebilir mi?

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Roma dondurması meselesi

Elvan Uysal Bottoni

Gelecekten ses veren siyasetçiler…

Murat Sevinç

İşgalci kelimeler

Mustafa Dağıstanlı

Dere Sokak Üçlemesi, 'Körfez'le sona eriyor

Behzat Şahin

GÜNÜN 11’İ

Şeref Oğuz: Bazı yatırımlar altyapı getirir, bazılarıysa bağımlılık… 

Güldem Atabay: Molla rejimi Hürmüz Boğazı'nı geçişlere kapatır mı?

Erdal Sağlam: İş insanları artık 'İktidarın kişisel siyasi kaygılarla ekonomiyi ateşe atabildiğini' konuşmaya başladı

Elif Çakır: İsrail'in nihai hedefinin Türkiye olduğuna referans verilen isimlerden biri de Abdullah Öcalan

Zeynep Aktaş: Son beş yılda 35 fonun getirisi dolar bazında yüzde 100'ün üzerinde

Fatih Yaşlı: Savaşın iç politikaya tahvilindeki anahtar kavramsa 'iç cephe'

Esfender Korkmaz: Türkiye'de eğitim iki nedenle bozuldu

Mustafa Mutlu: Zafer Partililer bu kararı 'halay' çekerek kutladı

Yasin Aktay: Netanyahu İran'a karşı hızlı bir zafer umdu

Mehmet Y. Yılmaz: Saral, cumhurbaşkanına 'Sultanım' diye hitap ederken bir gerçeği ifade ediyor

Barış Pehlivan: Hakan Fidan'ın İran'ın nükleer programına kafa yorması dışişleri bakanı olmasıyla başlamadı

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×