İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, “Ben de bir muhalefet partisi genel başkanıyım. Dolayısıyla görevim muhalefet ile uğraşmak değildir ama Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin 2024 yerel seçimlerinden sonra bir büyüye kapıldığını, o büyünün ortaya çıkardığı siyasi şehvetle hareket ettiğini söyleyebilirim” dedi.
Ekol TV’den Armağan Çağlayan’a konuşan Dervişoğlu, erken seçim tartışmaları için şunları söyledi:
“Erken seçime bir ihtiyaç varsa bu vadeye çek kesilir gibi talep edilmez. Bir temel ihtiyaçsa bunu doğrudan söyleyebilirsiniz ama ana muhalefet partisinin genel başkanı bir vade oydu. Dolayısıyla bu, Erdoğan’a seçimin takvimini siz belirleyin demektir.
Oysa seçimin gerçekleştirilebilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde üç bölü beşlik bir nitelikli çoğunluğa, yani 360 milletvekiline ihtiyaç var. Adalete Kalkınma Partisi’nin şayet muhalefeti kontrol edebilme imkanı yoksa Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden kendi istediği zamanda bir erken seçim kararı kaldırılabilmesi mümkün değil.
Aynı zamanda bu yapılan stratejik hataların sonrasında, iktidar erken seçim yapabilecek Meclis çoğunluğunu elde edebilmek için başka siyasi manevralara tevessül edebilir. Konuşurken bunlara vesile olabilecek dilden uzak durulması gerekir.
Yeni anayasa değişikliğine kapalıyız, erken seçim eğer ihtiyaçsa, Sayın Cumhurbaşkanı’nın zaten böyle bir yetkisi vardır, ne zaman isterse yapabilir ve Recep Tayyip Erdoğan elimizdeki anayasaya göre bir daha cumhurbaşkanı adayı olamaz denilir. Bu denildiği zaman bir daha cumhurbaşkanı adayı olmak için yapılmış bütün stratejik planlamalarda akamete uğrar.
Ama ‘Ben bu boşluğu sana veriyorum, siz istediğiniz planlamayı yaparsanız’ derseniz, bu iktidar; Sayın Cumhurbaşkanı’nı ömrünün sonuna kadar cumhurbaşkanlığı makamında oturtmak için her türlü müdahaleyi meşru hale getirebilir.”
CHP’nin 31 Mart yerel seçimleri sonrasında siyasi bir şehvete kapıldığını söyleyen Dervişoğlu, şu açıklamayı yaptı:
“Ben de bir muhalefet partisi genel başkanıyım. Dolayısıyla görevim muhalefet ile uğraşmak değildir ama Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin 2024 yerel seçimlerinden sonra bir büyüye kapıldığını, o büyünün ortaya çıkardığı siyasi şehvetle hareket ettiğini söyleyebilirim. Elbette ki hamleler düşünülmüştür ama normalleşme ve yumuşama denince bizim koymuş olduğumuz tepkinin çok doğru anlaşılması lazım.
Çünkü Türkiye’de normalleşmeyi talep edenler anormalleştirenler, yumuşamayı isteyenler de sertlik yanlıları olanlardı. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi’nin yönetim kadrolarının, başta genel başkanları olmak üzere; o gelişmeyi çok doğru okumalı ve buna göre bir yol haritası tanzim etmeyi becerebilmeliydi. İktidarın değirmenine su taşıyacak adımların atılmasına vesile olduklarını söyleyebilirim ama olup bitenden bir ders çıkarmalarını icap ettiğini de ifade etmekte yarar görüyorum.”
Dervişoğlu’nun İYİ Parti grup toplantısı sonrası, ‘Öcalan çağrısı’ yapan MHP lideri Bahçeli’ye gönderdiği ip için yorumuysa şöyle:
“Sayın Bahçeli’ye bütün bunları yapıyor diye benim kendisine olan saygımla azalmış değil. Ama benim ülkeme ve bayrağıma duyduğum saygı bütün saygıların fevkinde bir saygıdır. Dolayısıyla birisi bir yanlış iş yaparsa ben o yanlışlığa her yerde karşı çıkarım. Kişilerle olan münasebetim de bunu etkilemez. Konuyu magazinleştirmek ve ucuzlaştırmak için yapmış olabilir. Ama ben o ipi atarken al bunu başının ucuna as, madem ki bugün milat diyorsun o zaman bugünün de bir anısı olsun dedim. Yoksa o ipi ben ip atlasınlar diye göndermedim. Yani yeni oyunlara bir temel teşkil etsin diye göndermedim. Dolayısıyla geçmiş dönemlere de atıfta bulundum.”
İYİ Parti lideri son günlerdeki kayyım atamlarına ilişkinse şunları söyledi:
“DEM’e uzatılan elden sonra zannediyorum ki saray değişimi, o uzatılan elin neye mal olduğunu görmüştür. Dolayısıyla bir mesaj vermek ihtiyacı hissetmiş olabilir. Bu niyetlerinin farklılaştığı anlamına da gelmez. Bu alanı doldurabilecek yeni stratejiler düşünceden eyleme elbette ki geçirilebilir. Dolayısıyla o duruma bakıp böyle bir sonuç çıkarmanın çok doğru olduğu kanaatinde değilim ama hem ben hem partim kayyuma karşıyız.
Demokratik hak ve hürriyetlerinin doğru bir biçimde kullanılmasının önünü kesen bir şey. Ama bu hükümetin iş başına geldiği günden beri de sürekli yaşanılan bir durum. Eğer bir belediye başkan adayını Kandil’de belirler, seçime sokarsınız; ondan sonra da bunun terörle iltisakına istinaden onu görevden alır, yerine hukukun yapması gerekeni yapmayıp işin idareye bırakarak, belediye meclisinin içinden bir belediye başkanı seçme imkanı dururken; vali atamak, kaymakam atamak ya da işte bir idari görevliyi o makama atamak çok doğru bir şey değil.”