Hükümetin ekonomi politikalarının merkezindeki inşaat sektörünün lokomotifi haline getirilen deprem riskine karşı kentsel dönüşümün, İstanbul’un en riskli bölgelerinde başlatılması gerekirken, rantı yüksek ancak riski az bölgelerde yoğunlaştığı belirlendi.
Rant yasası
Taraf’tan Hüseyin Özay’ın İstanbul’da ilan edilen riskli bölgelere ilişkin rapora dayandırdığı haberine göre, hükümetin 2011 yılında adeta ‘seferberlik’le 10 yılda 10 milyon konutun yapılması amacıyla başlattığı kentsel dönüşüm altında, 1’inci derece deprem kuşağında bulunan bölgeler es geçilirken, riski az, rantı çok 2’inci derece riskli bölgelerde çalışma yürütüldü.
Kentsel dönüşüm kanunu olarak bilinen ‘6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un uygulanması sırasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, zemini kaya üzerinde yer aldığı için 2’inci derece deprem kuşağında yer alan Esenler, Gaziosmanpaşa, Bağcılar, Beşiktaş ile 3’üncü derece deprem kuşağında yer alan Sarıyer’de riskli alanlar belirledi.
Ancak, 1’inci derece deprem kuşağında yer alan, yani en riskli kategorisine giren Beylikdüzü, Bakırköy, Bahçelievler, Zeytinburnu, Fatih, Ümraniye, Ataşehir, Maltepe, Sancaktepe, Tuzla, Pendik gibi ilçelerde riskli alan çalışması hiç yapılmadı.
Riskli alanda ‘otoban kriteri’
Son dört yılın kentsel dönüşüm haritasına bakıldığında, İstanbul’da riskli alan ilan edilen yerlerin otoyollara ve gelişmiş caddelerine yakın, değeri yüksek yerler olduğu görüldü.
Riskli alan ilan edilen yerlerin, bir mahalle büyüklüğünde bile olmaması kafalarda soru işaretleri oluşturdu. Örneğin, Gaziosmanpaşa ve Esenler’de riskli alan ilan edilen yerler daha çok TEM otoyoluna, çevre yollarına yakınlığı ile göze çarpıyor.
Çoğu riskli alan ilan edilen bölgenin yakınlarında da Hazine arazileri bulunuyor. Bu da lüks konut projelerinin hayata geçirilmesiyle Hazine arazilerinin de değerlenmesini sağlıyor.