Öyle anlaşılıyor ki Avrupa Konseyi 6-8 Aralık’ta yapılacak Bakanlar Komitesi toplantısı öncesinde “oy hakkını elinden almak”, “üyelikten çıkarmak”, “üyeliği askıya almak” gibi seçenekleri dillendirerek Türkiye’ye geri adım attırmak istiyor.
Ancak Ankara bu durumun farkında. Türk diplomatik kaynaklar, “Biz ayrılmak istemedikten sonra bizi çıkarmaları söz konusu olamaz. Hele hele Rusya-Ukrayna geriliminin yumuşatılması, insani boyutu konusunda yaptıklarımız ortadayken Avrupa Konseyi’nin böyle bir karar alması çok ihtimal dahilinde değil” görüşünü dile getiriyor.
Haklı da olabilirler.
Ancak işin sonunda Türkiye geri adım atmazsa ve er ya da geç bu seçeneklerden biri hayata geçirilirse, Türkiye’nin demokrasi liginde adeta amatör kümeye düşeceğini kabul etmemiz gerek.
Kavala ve Demirtaş davasında adalet yerini bulsaydı, adil kararlar verilseydi, iktidara “Bağımsız bir ülkeyiz, tavrınızda direnin” der ve sonuna dek desteklerdik.
Ancak iki dava da adaletle, vicdanla örtüşmeyen, tamamen siyasetten kaynaklanan ihlallerle dolu.
O ihlalleri ortadan kaldırmak, adaleti sağlamak ve demokrasi liginde küme düşmemek iktidarın birinci önceliği olmalı!