Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Cengiz Holding, bu defa Kazdağları Halilağa Bakır Madeni’nde kesmesine izin verilen ağaçlarla, toplumsal ve doğal hayatımızın içine girdi.
“İzin verilen” diye özellikle vurguluyorum. Holdinge bağlı Truva Bakır Maden, kaç hektarlık bir alanda ağaçları hangi hakla ve nasıl keseceğini, sayfasında zaten açıktan ilan ediyor:
“Çalışma başlangıcında ihtiyaç duyuldukça OGM’den orman izni alınarak, kademeli olarak ağaç kesimi yapılacak ve işin sonunda projesine uygun şekilde rehabilitasyon çalışması yapılarak saha ağaçlandırılacaktır.”
OGM kısaltması, Orman Genel Müdürlüğü demek. Madencilik yapmak için ağaç kesen şirketlere bu izni Orman Genel Müdürlüğü veriyor. OGM, Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı. Onun bu izni vermesi ise Cengiz’in maden ruhsatını Enerji Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden (MAPEG) almasına dayalı.
Özetle, bizlerin sahnede gördüğü, özel bir şirketin hızarları ve kıyıma engel olmaya çalışan köylüleri darp eden güvenlik güçlerinin ardında, içiçe geçmiş izinlerle, tabiri caizse “kapı gibi” devlet mekanizması var.
Haliyle memleketin, toplumun ortak varlığı olan güzelim bir orman; çıkarıldığında yurtdışına gönderilecek bir maden potansiyeli için katledilirken ortaya çıkan manzaraya biraz daha farklı bakılması zorunlu:
Güvenlik güçlerinin, orman köylüsünü, aktivisti, yurtseveri itip kakarken o işi yapan şirket çıkarlarını korur gibi göründüğü her alanda, gerçekte devlet aygıtı, kendi verdiği izni ve yetkilerini savunuyor! Tabii ki neticede vatandaşın copla fazla püskürtülmesi “koruma” işi şirkete yarıyor o ayrı. O da “işlerini” yürütüyor.